Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’inci Cumhurbaşkanı merhum “Turgut Özal’ın” aramızdan ayrılışının üzerinden tam 28 yıl geçmiş.

Maalesef, vefatının üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen “Turgut Özal’ın” ölümü üzerindeki “sis perdesi” kalkmış değil.

Sanki bir takım “gizli güçler” bugün bile bu “sis perdesi” kalksın istemiyor…!

***

Rahmetli “Turgut Özal” 1980 askeri “darbesinden” yeni çıkmaya çalışan Türkiye için büyük bir şanstı.

Her şeyden önce O;

- Halkın devlet için değil, devletin halk için var olduğu.

Bir sistemi Türkiye’ye yerleştirmeye çalıştı.

Her defasında;

- Siz eğer devlete baba derseniz, bir gün sopayı eline alır sizi döver.

Diyerek, halk iradesinin siyasi iradeye yansıtıldığı yeni bir yapılanmayı savundu…

***

Sonra, “Turgut Özal” demokrasiye önem veren ve demokrasinin yaşatılması gerektiğine inanan bir insandı.

Gerek Başbakanlık, gerekse Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde sürekli olarak düşünce, din ve vicdan özgürlüğünden yana oldu.

Zira hür düşünce, din ve vicdan hürriyeti ile serbest ekonomi ilkelerine sahip çıkılmasının demokrasinin vazgeçilmez temel ilkeleri olduğunu biliyordu.

***

Rahmetli Turgut Özal “vizyon” sahibi biriydi.

- Benim düşündüklerimi sizler hayal bile edemezsiniz.

Diyerek Türkiye’nin ve Türk insanının ufkunu açtı.

Bu yüzden de 1983 ve 1993 arasındaki “Turgut Özallı” yıllar Türkiye’nin “çağ atladığı” dönem oldu.

Bu ülke için yapacak daha çok işi vardı ama ömrü vefa etmedi…!

***

Netice itibariyle, “Turgut Özal’ın” ölümü bugün bile hala “gizemini” korumaktadır.

Ancak genel kanı “öldürüldüğü” yönündedir.

Ne zaman ki bu ülkeye birileri hizmet etmeye kalksa bedelini çok ağır ödemiştir.

Bugün bile aynı zihniyet “pusuya” yatmış beklemektedir.

Ancak bu defa işleri o kadar kolay değildir.

Bu vesile ile “Turgut Özal’a” Allah’tan rahmet diliyorum.

Mekanı “Cennet” olsun…!