13. Doğa, doğal
 
Doğa “tabiat” karşılığındadır. 1935’te önerilmiştir. Doğmak eyleminden -a ekiyle türetilmiştir. -a-, -e ekleri genelde isimden eylem ve eylemden eylem yapar. Ancak az da olsa eylemden isim yaptığı görülmüştür. Krş. Gelmekten gel-e (tavlada),  görmekten gör-e-, sürmekten sür-e, sür-ekli gibi.
Doğa kızlarımıza ad olmuştur. Doğal da isimden isim türeten ektir. Krş. Yukarıda genelle.
 
14. Düşün
 
1935’te önerilmiştir. “Fikir, ide” anlamındadır. Düşünmek eylemi ve düşünce adı Türkçedir. Dilimizde düşünme, düşünüş kelimeleri de vardır. Bunlara ek olarak düşün sözcüğü kullanıma sokulmuştur.
Şöyle bir soru sorulabilir: Düşün sözüne gerek var mıydı? Düşünmek, düşünme, düşünce, düşünüş sözleri yeterli değil miydi? Yanıtımız şöyledir: Sadece günlük dili ele alırsak “yoktu” diyebiliriz. Ancak felsefe ve bilimleri düşündüğümüzde “gerek vardı” yanıtını veririz. Çünkü felsefe ve yüzlerce bilim dalında terminoloji oluşturmak için binlerce kelimeye ihtiyaç vardır. Olanak ölçüsünde yeni kelime türetmek doğru ve gereklidir. Ayrıca fazla mal göz çıkartmaz.
Söz gelimi felsefede gerçek ve hakikat ayrı kavramları karşılar. Bunlardan birini attınız mı felsefede yerine reali mi koyacaksınız? Oysa günlük dilde bunlar eş anlamlı kabul edilir.
Aksan, düşünmek eyleminden düşün-ü şeklinde bir söz türetmek “daha doğru olurdu” der; ancak Türkçede ikili kök denen, hem eylem, hem ad kökü olan sözcüklerin bulunduğunu belirterek düşünü savunur; düşünür, düşünsel türevlerinin tutunduğunu vurgular.[1] Gerçekten de Türkçede ekşi-ekşimek, gerek-gerekmek, göç-göçmek, tat-tatmak, yama-yamamak, yarış-yarışmak gibi hem eylem, hem ad kökü, tabanı olan sözler vardır. Düşün-düşünmek de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Kısaca sözcüğün nasıl türetildiği bellidir.
Yalnız Aksan’ın dediği gibi sözcük düşün-ü biçiminde yapılsaydı, daha uygun  olurdu. Belki kısa olduğu göz önünde tutularak böyle türetilmiştir. Bir de Anadoluda düşüngü, düşünük, düşünceme “düşünce”, düşünüp dünmek “düşünüp taşınmak”tır.[2] Yani sözcük türetilirken bunlar da göz önüne alınabilirdi.
Her şeye karşın düşün sözü doğrudur. Kullanılmalıdır.
 
15. Uğraş
 
Osmanlıcada uġraş “harp, savaş, kavga, dalaşma”, uġraşçı “muharip, savaşçı”dır.[3]
Sözcük “mücadele, savaş verme” anlamında dilimize yeniden kazandırılmıştır.
“Savaş” anlamındaki uġraş ile “bir şeyle meşgul olma” anlamındaki uğraş ayrı kelime ve ayrı kavramlardır. Anlam yakınlığı ve ses aynılığından ötürü her iki kelime iç bulaşmaya uğramış, uğraş her iki anlam için de kullanılır olmuştur. İkinci kavram için uğraşı biçimini kullanmak daha doğrudur.
 
16. Neden
 

1935’te önerilen neden, uğraş benzeri bir kelimedir. Uğraş gibi var olan bir kelimeye yeni anlam yüklenmiştir. “Sebep” anlamındadır. Konuşurken “bu işin nedenini, niçinini bir anlat bakalım” deriz.
Kelimelere yeni anlam yükleyip onlardan yararlanmak dili zenginleştirme yöntemlerinden biridir. Örneğin ağız, bildiğimiz ağızdır. Ancak dil biliminde ağız “dilin özellikle telaffuz, biraz da sözcükler bakımından yazı diline göre farklılaşmış biçimi”dir. Neden de böyle değerlendirilmelidir. Var olan anlama yeni bir anlam eklenmiştir.
Yalnız şunu belirtelim ki, biz önceliği Türkçe sözlere vermekle birlikte dildeki bütün sözlerin yerli yerinde kullanılması taraftarıyız. Daha önce de sööylediğimiz gibi hiç bir sözün dilden atılamayacağı görüşündeyiz. Yani neden ve sebep yerli yerinde kullanılmalıdır.
 
17. Olanak
 
1942’de teklif edilmiştir.[4] Olanak her bakımdan Türkçeye uygun bir sözdür. Görmekten görenek, gelmekten gelenek, örmekten örenek yok mu? İşte onun gibi olmaktan olanak yapılmıştır. Bunun neresine karşı çıkılıyor? Anlamak zor! Özetle öz Türkçe bir sözcüktür. Karşı çıkmaya hiç lüzum yoktur.
 
18. Olası, olasılık
 
1935’te ortaya atılmıştır. Türkçede -ası, -esi eki vardır. Gelecek zaman ve gelecek zaman ortacı yapan bu ek, yat-ası > yatsı, giyesi > giysi, veresi >> veresiye biçiminde isimler türetmiştir. Giysi sözünü yeni sanmayınız. 1890’da basılan Redhouse Sözlüğünde vardır[5]; yani eski bir kelimedir.
Olası “muhtemel”, olasılık “ihtimal”dir. Sözcüğü kullanırken buna dikkat edilmelidir: Çünkü olası bazen olanaklıdır yerine kullanılmaktadır.
 
19. Öneri
 
1966’da A. Püsküllüoğlu tarafından türetilmiştir.[6] Türkçe ön sözüne -er eki getirilerek önermek eylemi yapılmıştır. Krş. Ev-er-mek, suv-ar-mak eylemleriyle. Önermek eylemine getirilen -i ekiyle öneri “teklif” (krş. götür-ü), -ge ekiyle “önerge” (krş. süpürge, kavurga) yapılmıştır.[7]
Yalnız öneri hem “tavsiye, salık verme”, hem de “teklif” anlamında kullanılmaktadır. Bu hususa dikkat etmek gerekir.
 
20. Özgür, özgürlük

 
1935’te önerilmiştir. Aksan, Ataç tarafından 1950’lerde türetildiğini yazar.[8] Öz ve gür sözlerinden yapılmıştır. Birleşik kelimedir. Birleşik kelime söz türetme yollarından biridir. Köken ve anlamı arasındaki bağ zayıftır. Aksan’ın dediği gibi özügür dense belki daha iyi olurdu. Buna rağmen tutunmuş, Namık Kemalin türettiği Osmanlıca hürriyet (Araplar hürriyete tahrir der)’i  neredeyse unutturmuştur.
 
  
________________________________________
[1] Aksan, age, 27-28. s.
[2] Derleme Sözlüğü, 4. c., 1641. s.
[3] Dilçin, age, 217. s.
[4] Bayar, age, 201. s.
[5] Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, TDK, Ankara 2007, 372. s.
[6] Bayar, age, 220. s.
[7] Aksan, age, 43. s.
[8] Aksan, age, 47. s.