8. Gereksinme, gereksinim
1945’te önerilmiştir.[1] Gereksinme, gereksinim sözcüğü anlam ve biçim bakımından eleştirilmiştir. Doğan Aksan’ın dediği gibi gereksinim gerek anlam, gerek biçim bakımından doğrudur. Eski Uygurca kärgäk sözü “gerek, lâzım, görüm, ihtiyaç, gereken şey” anlamındadır.[2] Sözcük günümüze ortada -g- düşümüyle erişmiştir. Krş. Yukarıda ilginmek > ilinmek eylemiyle.
Türkçe -sin eki tiksinmek, yüksünmek ve daha bir çok eylemde görülür.[3] Yani Türkçede isimden eylem yapan bir -sin eki vardır. Gerek sözünden gereksinmek eylemini yaptınız mı, -im ekiyle gereksinim “lüzum, ihtiyaç” sözünü de yaparsınız. Çünkü -im eki Türkçede  eylemden isim yapar. Bakmaktan bakım, çözmekten çözüm, biçmekten biçim, doğmaktan doğum, giymekten giyim, görmekten görüm gibi.
Aksan’ın dediği gibi Kırgız Türkçesinde kereksint- “lüzumlu gibi yapmak” eylemini buluruz.[4] Aynı zamanda Altay Türkçesinde kerek “iş, ihtiyaç” sözü ve kereksin- “ihtiyacı olmak”[5], Hakas Türkçesinde kireksĭn-erge “gereksinmek, ihtiyaç duymak”[6]eylemi vardır.
Özetle sözcük anlamca da, biçimce de Türkçedir ve doğrudur.
9. Yaşam
Ataç tarafından 1957’de türetilmiştir.[7] Çok tartışılan sözcüklerden biridir. Geçen yıl ideolojik bir tarih dergisinde dilci bir profesör, yaşamı şiddetle eleştiriyordu. Bu da bilimin ideolojiye kurban edildiğinin özge bir göstergesidir. İdeolojiyi ön plana aldınız mı, saptırgan dilci, saptırgan tarihçi vb. olursunuz. Ama gerçekten saptığınız ve saptırdığınız için tarih, toplum, bilim hatta kendi vicdanınız karşısında sorumlu olursunuz. Halbuki bilim insanı en önce ve en başta dürüst olmalıdır. Dürüst olmak insan ve bilim insanı olmanın birincil koşuludur.
Yaşam hepimizin çok kullandığı Türkçe yaşamak eyleminden yapılmış bir sözdür. Yaşa- eylem tabanına -m ekinin getirilmesiyle oluşturulmuştur. Anlam, bağlam, kavram, toplam; eylem, gözlem, istem, işlem, önlem, özlem, söylem, yüklem sözleri de bu ekle yapılmıştır. Hulasa yaşam kökçe, anlamca, biçimce özbeöz Türkçe ve dosdoğru bir sözcüktür. Karşı çıkanlar dürüstlüğü ve bilimi ideolojiye kurban edenlerdir.
10. Koşul
İlkin 1945’te sözlüğe girmiştir.[8] Koşmak eyleminden türetilmiştir. Türkçede koşmak “1. sürmek (toprak için) 2. katmak, karıştırmak[9] 3. tutmak, başlamak (örneğin köyümüzde “Koşayi bağa bi oksuruk” denir) 4. adam görevlendirmek, suça azmettirmek[10] 5. şiir yazmak vb.” anlamlarında mevcuttur. Koşma, koşuk sonuncu eylemdendir.
Dördüncü anlamı daha iyi anlatmak için bir örnek verelim: 27 Haziran 2002‘de Mesaj televizyonunda Pontus sorunu hakkında konuşmuş, “Atinada bir tane cami yok” demiştik. Köye gidince rahmetli babam şöyle dedi: “Atina’da bir tane cami yok diysin. Kim koşti seni?”
Azerbaycan’da goşmag eylemi “1. koşum hayvanlarını arabaya koşmak 2. bağlamak, eklemek 3. birleştirmek, katmak 4. birine bir işi vermek 5. birini birinin yanına katmak 6. şiir söylemek, yazmak” anlamlarındadır.[11] Eylem öteki Türk lehçelerinde de (Yeni Uygurca vb. vardır).
Bunları göz önüne aldığımızda koşulun “katmak, karıştırmak” anlamındaki koşmak eyleminden geldiğini anlarız. Türkçedeki şart koşmak birleşik eylemi de “şart katmak” anlamındadır. Demek ki koşul Türkçedeki “şart koşmak” birleşik eyleminin anlamından yola çıkılarak -l ekiyle türetilmiştir.
F. K. Timurtaş, N. Hacıeminoğlu, M. Ergin (1923-1995), Türkçede eylemden isim yapan -l ekinin olmadığını söyleyerek koşulu eleştirmişlerdir; Adnan Ötüken (1911-1972) de koşul ~ koşum sözlerinin “araba çeken atın üzerine konulan kayış takımı; beygir kayışı” anlamında olduğunu söyleyerek eleştiriye katılmıştır.[12]
Dürüst olmak gerekirse Türkçedeki -l ekli sözlere baktığımızda hemen hepsinin ad soylu sözlerden geldiğini anlarız. Örnek verelim: Çapul, çatal, güzel, kumul “kum tepesi, mecazi yığın”, okul, sakal,  tepel “alnı beyaz lekeli açık hayvan”, topal, tombul, tükel “tam, tamamiyle, iyi bir halde”[13], usal “Eski Uygurca gamsız, kedersiz, keyifli”[14], yaşıl “yeşil”, kızıl vb.
Bunlardan sadece çapul; çapmak “yağmalamak” ve okul, okumak eylemlerindendir.
Ancak A. Ötüken‘in verdiği örnekteki koşul sözünün de eylemden -l ekiyle yapıldığını anlıyoruz. Yani Ötüken “eylemden -l ekiyle söz türetilmez” derken, farkında olmadan kendisiyle çelişkiye düşüyor. Çünkü koşul, koşmak “koşum hayvanlarını arabaya koşmak; katmak” eyleminden -l ekiyle türemiştir. Dil böyledir. Kuralları, yasaları vardır, ama kuralları, yasaları bizzat kendisi muhakkak ihlal eder. Demek ki -l ekiyle eylemden de çapul, koşul, okul gibi isimler yapılabiliyormuş.
Bir ek çoğunlukla şu türden kelime türetiyor denerek her hangi bir sözcüğe karşı çıkmak ne derece doğrudur? Sonuçta her ikisinden de kelime türemiştir, türemektedir.
Kısaca koşul da doğru bir sözdür. Çapul varsa, koşul da olur. Dilden hiç bir sözü atamayız. Koşulu da atmaya lüzum yok. Şartla, şart koşmakla birlikte koşulu da kullanmaya devam edeceğiz ve zenginlik sağlayacağız.
11. Okul
Okul “mektep” anlamında 1935’te teklif edilmiştir. Türkçe okumak eyleminden -l ekiyle yapılmıştır. Doğru bir sözcüktür. -l eki genelde isim köklerine gelmekle birbikte bazen eylem köklerine de gelir. Çapul, koşul buna örnektir. Okul da üçüncü bir örnek olarak gösterilebilir.
Söylendiği gibi Fransızca ecole’den alınmamıştır. Yalnız esinlenme olanaklıdır.
12. Genel
1934’te Hakimiyet-i Milliyede önerilmiştir.[15] Koşul maddesinde -l ekinin genelde isimden isim yaptığını, ancak çapul, koşul, okul örneklerinde olduğu gibi eylemden isim yapmak için de kullanıldığını görmüştük. Genel de çapul, koşul, okul gibi -l ekiyle yapılmıştır. Ancak bunlar gibi eylemden değil, ekin daha çok işlevsel olduğu isimden isim yapılmıştır.
Eski Uygurcada käng, king “1. gen, geniş 2. en, genişlik”tir.[16] Buradan gelen geniş sözünü halen kullanırız. Genel gen kökünden -l ekiyle yapılmıştır. Türkçenin kurallarına uygun olarak yapılmış doğru bir sözcüktür. Fransızca general sözünün gen- öğesinden alınmamıştır. Yalnız esinlenme olduğu söylenebilir.
-l ekinin işlek olmadığı görüşü yanlış ve saptırmadır. Çünkü -l Türkçede isimden isim yapan işlek eklerden birisidir. Eylemden isim türetmesine çok rastlanmaz (Çapul, koşul, okul haricinde). İsterseniz isimden isim türetmelere tekrar örnek verelim: Dal, dil, döl, dul, çapul, çatal, güzel, kızıl, kumul “kum tepesi, mecazi yığın”, öl “ıslak”, sakal, sal, tepel, topal, tombul, tükel “tam, tamamiyle, iyi bir halde”[17], tül “düş, rüya”, usal “Eski Uygurca gamsız, kedersiz, keyifli”[18], yaşıl “yeşil” vb.
Özetle genel doğru türetilmiş bir sözcüktür.
 ________________________________________
[1] Bayar, age, 136. s.
[2] Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, 71. s.
[3] Aksan, age, 33. s.
[4] K. K. Yudahin, Kırgız Sözlüğü, çev. Abdullah Taymas, TDK, Ankara 1945, 441. s.
[5] N. A. Baskakov - T. M. Toşçakova, Altayca - Türkçe Sözlük, haz.lar Emine Gürsoy-Naskali - Muvaffak Duranlı, TDK, Ankara 1999, 106. s.
[6] Hakasça – Türkçe Sözlük, TDK, Arkara 2007, 252. s.
[7] Bayar, age, 317. s.
[8] Bayar, age, 182. s.
[9] Derleme Sözlüğü, 8. c., 2934. s.
[10] Fethi Gedikli - Yusuf Gedikli, “Kuruçam köyü sözlüğü”, Akçaabat Yazıları 1, haz. Fethi Gedikli, Akçaabat Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği - Yedirenk y., İstanbul 2004, 235. s.
[11] Azerbaycan Dilinin İzahlı Lüğati, Bakü 1964, 1. c., 557. s.
[12] Bayar, age, 182. s.
[13] Caferoğlu, age, 168. s.
[14] Caferoğlu, age, 174. s.
[15] Bayar, age, 132. s.
[16] Caferoğlu, age, 71, 74. s.
[17] Caferoğlu,  age, 168.
[18] Cageroğlu, age, 174. s.