Bizim Türk insanının kafası gerçekten çok çalışıyor.

Ama maalesef faydalı işler yerine, nerede alavere dalavere varsa, resmen hepsinde yaratıcılık konusunda zirve yapıyoruz.

Aklınıza gelebilecek her konuda hileye başvurup, sahtesini üretip milleti dolandırmakta üzerimize yok.

Malumunuz son 1 buçuk yıldır gündemimiz koronavirüs.

Covid-19’la yatıp kalkıyoruz.

Şimdi, dolandırıcılıkla koronavirüsün ne alakası var demeyin.

Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da özel bir hastanenin birkaç hemşiresi, aşılarla ilgili bir sahtekarlık yapmıştı.

Aşıların ya yarısını vurmuşlardı ya da aşı yapmayıp yapmış gibi göstermişlerdi.

Sonra hem yarım aşıları birleştirmişler hem de boş aşı şişelerini satıp para kazanmışlardı.

Şimdi de İstanbul'da sahte Covid-19 ilaç operasyonu yapıldığını duyduk.

Hem de ele geçirilen sahte ilaçların piyasa değerinin 4,5 milyon TL olduğunu öğrendik.

Pes doğrusu pes.

Bir depo sahte ilaç yakalanıyor ve bunların arasında Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların sahteleri de bulunuyor.

Hepsi de merdiven altı ve sağlıksız koşullarda üretilmiş.

Yemek, içmek konusundaki sahtekarlıkta zaten çağır açmıştık, şimdi bir de buna sahte koronavirüs ilaçları eklendi.

Zaten birçok kişi aşı olayım mı olmayayım mı diye tereddüt yaşıyordu, bir de sahte ilaçlar gündeme gelince, iyice neye ve kime güveneceğimizi şaşırdık.

Aşı olsan, acaba yarım mı vurdu, içine su mu kattı diye düşün.

Koronavirüse yakalansan, kullandığım ilaç sahte mi gerçek mi diye düşün.

İnsan sağlığı ne kadar da ucuzladı.

Galiba, son zamanlarda çok sık rastladığımız gibi, medeniyeti terk edip dağda bayırda yaşamak en iyisi.

Hiç olmazsa insanların bu çirkinlikleri hem görmez, hem de duymayız.