Türk fikir hayatının önemli isimlerinden biri olan merhum Nevzat Kösoğlu, içten ve dıştan gelen saldırılara karşı Türk milletinin evlatlarının verdiği büyük direnişe hayran olurken, içinde bulunduğumuz zor durumu “Çetin günler yaşamaktayız” sözleriyle ifa

Türk fikir hayatının önemli isimlerinden biri olan merhum Nevzat Kösoğlu, içten ve dıştan gelen saldırılara karşı Türk milletinin evlatlarının verdiği büyük direnişe hayran olurken, içinde bulunduğumuz zor durumu “Çetin günler yaşamaktayız” sözleriyle ifade ediyor.

Bir zamanlar kılıcımız ve kafamızla temsil ettiğimiz medeniyetimizin çöktüğünü anlatan Kösoğlu, bugün ruh ve madde de bir yığın enkaz altında kalmamak için direndiğimizi belirtiyor. İki yüz yıla yakın bir zamandır “en basit hakikatlerin dahi kavranılamaz olduğu bir idrak karanlığında eşyayı el yordamı ile arayan âmaları andırmaktayız” diyen Kösoğlu, Batı medeniyeti mensuplarının bizim halimize bakarak güldüğünü belirtiyor.

Nevzat Kösoğlu, bir Türk aydını olarak birilerinin bizi sürekli “güzel ve büyük şeyler gerçekleştirmekte” olduğumuza dair sürekli pohpohladığını görerek üzülmektedir. Çünkü O, uzun yıllarımızı dolduran garplılaşma gayretlerimizin umulan neticeyi vermediğini görmektedir. İçine düştüğümüz bu durumun “Düşünebilen vatanperverleri ağlatacak kadar hazin” olduğunu anlatan Kösoğlu, “Gerçek şu ki, biz aldatılmakta ve bunca yıldır batının bazen zoru, bazen alkışları altında başımızı taştan taşa vurmaktayız” ifadelerini kullanıyor.

Kösoğlu, bir Türk-İslâm ülkücüsü olarak bu vahim duruma üzülürken, “Boşlukta dolanan serseri meteorlar gibiyiz” diyor. Bir yörüngemizin olmadığını, kendi dünyamızdan koparıldığımızı anlatan Kösoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir başka dünyanın adamı da olamadık. Zaten Avrupalı olabilseydik –olunabilir mi ayrı mesele- iyi kötü bir dünyamız olur, gelişmemizi o yönde sürdürürdük. Şimdi neyiz? Karakaplı kitabını yitirmiş bir yargıç, o, alık alık bakakalmış, her düşünce her ‘izm’ bir yanından çekiştirip duruyor.”

Artık yere bile sağlam basamadığımızı anlatan Kösoğlu, birilerinin iddia ettiği gibi “Uygarlık yolunda atılmış dev adımlarımıza” rağmen henüz ekmek kavgamızı bile halledemediğimizi belirtiyor.

Avrupa medeniyetinin kendi materyalist dünya görüşüne uygun olarak dış yapısını kurduğunu ve tarihi gelişmesi içinde genellikle bu uyuşumu muhafaza edebildiğini anlatan Kösoğlu, bizim ise son iki yüz yıldır kendi değerlerimiz ile batıdan ithal etmek istediğimiz değerler arasında bocalayıp durduğumuzu belirtiyor.

Hainlerin birkaç neslimizi mahvettiğini, milli bünyemizin doğrandığını belirten Kösoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Müslüman Türk insanı düşman bir kültürün prototipi haline dönüştürülmek isteniyor. Bizim köle ruhlularımız ise bir köpek sadakati içinde efendilerinin izini sürmekte devam etmektedirler. Başları daima yerde, daima iz kovalamakta olacağı için gerçeği göremeyeceklerdir, kurtuluşun öz kültürümüzü yeşertmek ve onu yaşamakta olduğunu bilemeyeceklerdir.”

Bütün bu olumsuzluklara rağmen yüksek bir medeniyeti asırlarca yürütmüş bulunan Türk milletinin yine büyük olmaya ‘mecbur’ olduğunu anlatan Kösoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ölçülerimizi doğrultmalıyız. Bunun için de neslimize düşen ilk ve en büyük görev beynimiz ve kalbimize çöken yabancı kültürlerin sultasını söküp atarak düşünce istiklaline ve iman hürriyetine kavuşmaktır. Ancak bu idrak ve iman aydınlığında istikametimizi tayin edebiliriz. Cemiyetimizin kültür yayıcı vasıtaları ve eğitimimiz yabancı kültürlerin maşası olmakta devam ettiği sürece, bu aydınlığa ancak büyük ferdi gayretler ve gurup çalışmaları ile ulaşılabilir ve ulaşılacak olan bu nokta milletimiz için asgari bir başlangıç ama kuvvetli bir sıçrama noktası olacaktır.”