2002 seçimlerinde sona eren Anasol-M diye adlandırılan hükümetten sonra, 2015 yılında yine bir koalisyon ile karşı karşıyayız.

İfadeden de anlaşılacağı üzere bu durumu çok hoş karşılayanlardan değilim. Zira son koalisyon olan 99-2002 koalisyonunu görmüş yaşamış bir kişi olarak bu sisteme ciddi rezervlerim bulunmaktadır. Ancak sandığın ortay koyduğu matematiksel yapıyı olumlu ve olumsuz yönleri ile değerlendirmek istiyorum.

Koalisyon geçmişte denenmiş ve onlarca başarısız örneği ile Türkiye’de başarılı bir uygulamasının ortaya konulamadığı bilinen bir sistemdir.

Koalisyon bu ülkenin sosyolojik yapısına uymamaktadır. Almanya’da ve başka ülkelerde koalisyonların başarı ile yürüdüğünü söyleyenler çıkacaktır. Ancak Başkanlık sistemi de ABD’de uygulanıyor. Bu söylendiğinde orası ABD, burası Türkiye diyenler, bize hiç benzemeyen Almanya’yı örnek gösteriyor. Türkiye’nin bir ABD olmadığı, iki ülke dinamiklerinin farklı olduğu su götürmez bir gerçekken, Almanya ile benzeşen yönlerimiz –Almanya’yı biraz bilen birisi olarak- nelerdir çok merak ediyorum.   

Koalisyon dönemlerinde başarıyı herkes paylaşmakta başarısızlıklar ise ortada kalmaktadır. Bu nedenle ülke ve vatandaşlar sorun yaşamakta ancak siyasiler sadece başarıyı kendi hanelerine yazmakta, akabinde de hesap kimseye sorulamamaktadır. 2002’de de hesap kime sorulacak anlaşılamadığı için iktidarın tamamına birden fatura edilmiştir. O günün işbaşındaki siyasileri hala kendilerinin çok başarılı işler yaptığını, 99 depreminin kendilerini başarısız gösterdiğini ifade etmekteler. 

Koalisyon dönemlerinde bürokratlar kendilerini koruma güdüsü ile iş yapmamaktadırlar. Devletin rutin işleri yapılmakta ancak sorumluluk gerektiren, risk alınması gereken hiçbir iş yapılamamakta, toplum menfaatine önemli işlerde bu nedenle gerçekleşememektedir.

Ekonomi belirsizliği kaldırmamaktadır. Öyle ki sadece dedikodu ile faizler artmakta ya da azalabilmekteyken, iki başlı bir yönetimin ekonomiyi yönetebilme imkan ve ihtimali bulunmamaktadır. İnanmayan Sn. Sezer ile Sn. Ecevit arasında geçen ve tarihimizin en büyük ekonomik krizine neden olan “anayasa kitapçığı fırlatma” hadisesini açıp tekrar okusunlar.

Bizim ülkemizdeki siyasi partiler de koalisyona iyi gözle bakmazlar ve de sevmezler. Sever gibi yaparlar. Partilerimizin seçim sonrası ilk açıklamaları, biz koalisyon yaparız ya da şu parti ile yaparız olmadı. Ya ne oldu? Bizim kırmızıçizgilerimiz şunlardır. Biz şu parti ile koalisyon yapmayız. Meclise ilk kez parti olarak giren HDP’li Altan Tan ise Türkiye’nin hükümetsiz kalmayacağını, diğer 3 partinin beceremezlerse kendilerine 1 yıllığına tek başına iktidarı vermeleri, her şeyi daha iyi yapacaklarını ifade etti. Peki siyasi partiler neden seçime girer. İktidar olmak için. Tek şansı koalisyon olan bir parti nasıl bunu istemediğini ifade eder. Bilir ki koalisyonda partiler yıpranır bir dahaki seçime tek başına iktidara gelme imkan ve ihtimali doğar. O zaman da inandığı doğruları hayata geçirme olanağı doğar. Bu nedenle hiçbir parti koalisyonu istemez. Bu nedenle bu seçim öncesi koalisyon dışında 3 partinin iktidara gelme ihtimali olmadığını herkes biliyor olmasına rağmen 3 partinin buna dönük hiçbir hazırlığı olmadığı gibi Ak Partinin de koalisyon olma ihtimaline karşı hiçbir hazırlığının olmadığı ortaya çıktı. Bu şekilde bir hazırlığı olsaydı ve bu ortaya çıksaydı o zaman zaten halk nezdinde de güvenini kaybederlerdi. Zira bizim halkımız da koalisyonları pek sevmez.

Tüm bunlar ışığında yanılmayı ve de ciddi çalışan bir koalisyonun kurulmasını isteyenlerdenim. Zira tüm olumsuzluklarına rağmen toplumda oluşan kamplaşma şu anda kurulacak ve de başarılı olacak bir koalisyon ile dağıtılabilir. Zira bizde fanatik taraftarlık şeklinde örgütlenen parti sempatizanlığı, akıl ile değil, kalp ile hareket etmekte. Bu nedenle de başarılı bir koalisyon bu gergin ortamı birazcık yumuşatabilir.

Bir koalisyon kurulamaması durumunda ise seçimlerin tekrar edilmesi gerekecek. Ancak seçim barajlarının siyasi parti yardımları için gereken %3 oranına indirilmesi elzem olarak görülüyor. Zira baraj tehdidi yaşayan HDP’nin de normalleşmesi için, baraj tehdidi olmadan, gerçek oyları, emanet olmayan oyları ile (!) meclis aritmetiğine katılması daha isabetli olacaktır. @CavitTatli