Gerçekten sıkıldım.

Her gün ve her akşam TV kanallarında aynı muhabbet!

“Sosyal medya” desen orası daha beter!

Günlerdir aynı “teraneyle” yatıp kalkıyoruz.

- 128 milyar dolar nerede?

Yahu anlatıyorlar, anlatıyorlar ama bir türlü anlamıyorsunuz.

Ya da anlamak istemiyorsunuz…!

***

İlgili bakan ekrana çıkıp tek tek anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bile çıkıp bütün yalanlara cevap verdi.

Hatta CHP’li eski Bakan İlhan Kesici bile çıktığı TV programında;

- 128 milyar dolar kaybolmaz.

Dedi.

Neden kaybolmadığını da açık açık söyledi.

Gerçi sonradan “çark” etti ama ortada kaybolan bir şeyin olmadığını “itiraf” etti.

Bütün bunlara karşılık CHP Genel Başkanı’nın dediği şu;

- Tatmin olmadık.

Nasıl tatmin edeceğiz seni…?

***

Aslına bakarsanız 128 milyar doların bir yere gittiği yok.

Basit bir anlatımla;

Devlet gün gelmiş elindeki doları “altına” çevirmiş.

Gün olmuş rezervdeki doları bozdurup TL yapmış.

Bazen de TL ile dolar satın almış.

Bütün bu hareketlerin hepsi de “kayıt” altında tutulmuş.

Yani kaybolan eden bir şey yok.

Bu kadar basit bir işlemi anlamak için “hesap uzmanı” olmaya gerek yok ki…!

***

İşin asıl ilginç tarafı adamlar “temcit pilavı” gibi;

- 128 milyar dolar nerede?

Yalanını ha bire gündemde tutuyorlar.

TV ekranlarından ve “sosyal medya” üzerinden acayip “propaganda” yapıyorlar.

Maalesef AK Parti’de üç-beş isim dışında çıkıp bu yalanlara cevap veren yok.

Nitekim bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dikkatini çekti ve AK Partililere;

- Bu konuyu etraflıca anlatın.

Talimatı vermek durumunda kaldı…!

***

Kimse kusura bakmasın;

Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı!

“Sosyal medyada” takip ettiğim bazı AK Partililer kendileri ile ilgili en ufak bir yazıya iyi veya kötü tepki veriyorlar.

Kendi siyasi gelecekleri veya “makam” mevki kapma adına ne “ağdalı” laflar üretip acayip mücadele ediyor.

Ne hikmetse konu bu tür konularda olunca bir anda “sesleri” kesiliyor.

Yani kendilerine çalıştıkları kadar AK Parti için, Cumhurbaşkanı Erdoğan için “parmaklarını” kıpırdatıp “klavyenin” tuşuna dokunmuyorlar.

Ondan sonrada “tasası” bize düşüyor.

Bize de n’oluyorsa…?