ÖZEL HABER /

Erenler Küpçüler Mahallesinde yaşayan İbrahim ve Emine Yıldırım çiftinin üçüncü çocukları olan Azra, 11 aylıkken rahatsızlanınca Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine götürüldü.

Ailenin iddiasına göre, 9 Nisan 2015 tarihinde göğsünde hırıltı bulunan ve nefes almakta güçlük çeken Azra’yı ilk olarak doktor G.A muayene etti. Hava verilen Azra, 10 adet iğne yazılarak evine gönderildi. İğneleri kullanmaya başlayan aile, kızlarının durumunun daha da kötüye gitmesi üzerine yeniden aynı hastanenin acil servisine gitti.

Nöbetçi doktor tarafından muayene edilen Azra’ya Dr. G.A’nın yazdığı iğnelerin vurulması istendi. Bir kez daha hava verilerek rahat nefes alması sağlanan Azra, yeniden taburcu edildi.

Ancak Azra’nın durumunun daha da kötüleştiğini kaydeden baba İbrahim Yıldırım, “Nisan ayının 14’ünde kızım ağırlaşınca bir kez daha doğumevine gittik. Dr. G.A’ya durumu anlattık. Ancak bize ‘Bir şey yok. Balgamı çıkarmakta zorluk çekiyor’ diyerek, 10 iğne daha yazdı. Yanına bir de hava ilavesi yazarak tedaviye devam etmemizi söyledi. Eve geldiğimizde gece Azra’nın nefes alamadığını fark ettik. Gece saat 02.00 sıralarında Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi aciline gittik. Nöbetçi Doktor B.Y kızıma hava vermek suretiyle burnunu temizledi. Bu işlem sabah 7’ye kadar sürdü. Bu süre zarfında talep etmemize rağmen ne uzman doktor çağırdılar ne de nöbetçi B.A kızımın yanına uğradı. Sabah 07.00 sularında Dr. B.Y gelerek kızımın durumunun ciddiyetine vararak tahlil istedi. Çıkan tahlil sonuçlarına ise, B.Y’nin nöbeti bitip gittiği için yerine gelen Dr. Y.K baktı.  Y.K, Azra’nın hemen yoğun bakıma alınmasını istedi. Dr. Y.K, kızımın durumunun kritik olduğunu, kan gazının 6,9 seviyesinde olup boşaldığını, evladımı her an kaybedebileceğimizi söyledi ve Azra’yı Uludağ Üniversitesine sevk edeceğini söyledi” dedi.

Nisan ayının 15’inde Dr. Y.K’nin sevki ile Uludağ Üniversitesine gittiklerini kaydeden baba İbrahim Yıldırım, yolda kızının bilincinin tamamen kapandığını belirtti.

Yıldırım, “Kızımı solunum cihazına bağladılar ve hastaneye gider gitmez hemen yoğun bakıma aldılar. Hastanede bir profesör kanda metabolik bir rahatsızlık olduğunu, verilen iğnelerin de bunu tetiklemesi sonucu kan gazının boşaldığını, bu sırada kızımın diyalize bağlanması halinde bilincinin kapanmayacağını söyledi. Ardından kızımı diyalize bağladılar. Yaklaşık 2 ay kadar Bursa Uludağ Üniversitesinde kızımı ameliyat ettiler. Sonrasında Azra’nın iyileştiğini belirterek 19 Haziran’da bizi yeniden Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine sevk ettiler. Buraya sevk edilmemizdeki amaç, hastanede 2 gün kalıp bu süreçte doktorların hastalığın ne olduğunu anlamalarını sağlamaktı. Doğumevine yatış yapıldığında Dr. Ş.K bize, ‘bu çocuk iyi, niye getirdiniz’ dedi. Uludağ Üniversitesinin raporları doğrultusunda kızım yoğun bakıma alındı. Kızımın yanına girmek istedim ancak ‘içeride hemşireler gerekeni yapar’ denerek izin verilmedi. 30-40 dakika sonra yoğun bakıma doğru doktorların koşuşturduğunu gördük. Hemşirelere sorduğumuzda ise ‘doktor size gereken açıklamayı yapacak’ denildi. Dr. Ş.K ise durumun kötüye gittiğini, müdahale ettiklerini ve endişe edecek bir durum olmadığını söyledi. Bir saat sonra kızımı gösterdiklerinde hareketsiz bir şekilde yattığını, kollarının yattığı ranzaya bağlandığını, vücut ısısı düştüğü için altına sıcak uygulama yapıldığını gördüm. Dr. Ş.K’nin odasına gittim. Kızımın durumunun kötü olduğunu, kızımı tekrar Uludağ Üniversitesine sevk etmesini söylediğimde bana ‘112’yi arayın istediğiniz hastaneye götürün, ben sevk edemem’ diyerek beni tersledi. Bunun üzerine Dr. Y.K’yi aradım ve kızımı Bursa’ya sevk etmesi için ricada bulundum. Dr. Y.K gece saat 11.00 sıralarında nöbetçi olmadığı halde hastaneye gelerek kızımı muayene etti ve saat 01.30 sıralarında tekrar bizi gördüğü lüzum üzerine Uludağ Üniversitesine sevk etti. 20 Haziran tarihinde gece yarısı Uludağ Üniversitesine gittik. Burada doktor kızımı muayene ettikten sonra bana kızımın daha önceden kalbinin durmuş olduğunu, bütün organlarının iflas etmek üzere olduğunu, bilincinin tamamen kapanmış olduğunu, el ve kol hareketlerinin hiç olmadığını, ışık refleksinin de hiç olmadığını söyleyerek ‘bu çocuğu bu duruma nasıl getirdiler’ dedi. Uludağ Üniversitesi’nde 15 gün yoğun bakımda yattı. Daha sonra normal servise aldılar. 11 gün de normal serviste yattı. Daha sonra doktor kızıma tıbben yapılacak başka bir müdahale bulunmadığını, evde makineye bağlı bir şekilde yaşayabileceğini söyleyerek bizi taburcu etti. Ramazan bayramının ikinci günü Uludağ Üniversitesinden ayrıldık. Kızım şuan hala solunum cihazına bağlı olarak yaşıyor. Bilinci kapalı” diye konuştu.

Kızının bu hale gelmesinde Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi doktorlarının ihmalinin bulunduğunu ileri süren baba İbrahim Yıldırım, savcılığı ve Sağlık Bakanlığına şikayette bulunduğunu söyledi.

Baba İbrahim Yıldırım, “Kızıma gerekli dikkat ve özen gösterilmedi. Bugün makineye bağlı bir şekilde yaşamasına sebep olan, kusur ve ihmalleri olduğunu düşündüğüm Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi yönetimi, yine aynı hastanede görev yapan Dr. Ş.K,  G.A ve B.Y’den davacı ve şikayetçiyim. Gerekli yasak işlemlerin yapılmasını istiyorum” dedi.