Yeni sistemle yani “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi” ile birlikte ortaya daha önce hiç alışık olmadığımız bir durum çıktı.

Gerek milletvekili seçimlerinde gerekse yapılan son mahalli idareler seçiminde artık iki “tercihli” bir döneme girdik.

Bunun adına ister “Cumhur ittifakı” ister “Millet ittifakı” isterse de başka bir şey deyin.

Artık bundan sonra yapılacak olan seçimlerde üçüncü bir “tercih” asla olmayacak.

Millet her iki “ittifaktan” bir tarafı seçecek.

Çıkan sonuç da “milli irade” olacak…!

***

Ancak yeni bir sistem olan “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine” millet henüz alışamadı.

Daha doğrusu sistemin neler getireceğini, neler götüreceğini millet olarak tam kavrayamadık.

Hala daha yerel seçimlerde meclisi başka, belediye başkanını başka, hatta büyükşehir belediye başkanını başka bir partiden seçersek neler olacağını tahmin edemiyoruz.

Hatta “oylarımızı” gelişi güzel dağıtmak suretiyle bir yerlere bazı “mesajlar” verdiğimizi düşünüyoruz.

Oysa fırlattığımız “bumerangın” geriye dönüp kafamıza çarpacağını ve başımızı “yaracağını” hesap edemiyoruz…!

***

Bugün yerel seçimlerde karşılaştığımız ve günlerdir sürüp giden kargaşanın temelinde de bu yatıyor.

Zira millet hala eski “Parlamenter sisteme” takıldı kaldı.

Zannediliyor ki;

Eskiden olduğu gibi “yüzde 20-25’lik” bir “oy” oranıyla belediye başkanı seçilir.

Belediye meclisinde de iyi kötü “oy” verdiğimiz parti çoğunluğu sağlar.

Seçilen belediye başkanı ve meclis uyum içinde çalışıp bir dahaki seçimlere kadar hizmetini sürdürür…!

***

Maalesef bugün özellikle İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirlerde yaşanan durum milletin kafasında yer eden “Parlamenter sistemin” alışkanlığıdır.

Ancak bu alışkanlıktan kurtulamamanın sorumlusu da millet değildir.

Tam tersi, bu işin sorumluları bizatihi siyasilerdir.

Ülke olarak büyük bir sistem değişikliğine gidildi ama bu millete iyi anlatılamadı.

Sonuçta da bugün resmen duvara tosladık…!

***

Keşke genel ve yerel seçimler, sistem değişikliğinin hemen ardından yapılmasaydı.

“Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi” ile ilgili yapılması gerekli olduğu ifade edilen “reformlar” yapılsaydı.

Milletvekilliği seçimleri ile ilgili “dar” veya “daraltılmış” bölge kavramlarından biri hataya geçirebilseydi.

Yerel seçimler ile ilgili gerekli düzenlemeler de yapılabilseydi.

Millet sadece büyükşehir belediye başkanına mı “oy” atacak yoksa sadece belediye meclis üyelerini mi seçeceğini bilmeliydi.

Veya ilçe belediye başkanlarını milletin seçeceği büyükşehir belediye başkanı mı atayacak, bütün bunlar tek tek kanunlarda yer almalıydı.

Maalesef “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi” ile ilgili hiçbir düzenleme yapılmadan “paldır-küldür” iki seçim geçirdik.

Sonuç;

Her iki seçimde de millet olarak çok da akılcı tercihler yapamadığımız ortadadır…!

***

Bugün özellikle İstanbul’daki bu karmaşanın içinden nasıl çıkacağız hala belli değil.

İnşallah “uhulet ve suhuletle” bu meseleyi de aşarız.

Ancak bundan sonra siyasetçilerin yapması gereken “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi” ile ilgili bütün gedikleri kapatmaktır.

Sonra da çıkıp bu sistemi millete bütün detayları ile anlatmaktır.

Bugün adı, “Cumhur ittifakı” ve “Millet ittifakı” olan ancak yarın başka bir isimle karşımıza çıkacak olan iki “ittifaktan” birine “oy” atılması gerektiği ifade edilmelidir.

Farklı farklı yerlere atılacak “oyların” nasıl sonuçlar doğuracağı açık seçik belirtilmelidir.

Aksi halde her seçim sonrası bu tartışmalar yaşanır.

Zarar gören de bu ülke olur…!