-sal, -sel eki Türkçenin en çok tartışılan ekidir. Makalemizde sorunu tam bir objektiflik ve tarafsızlıkla, tam bir bilimsel ve kişisel dürüstlükle irdeleyip, doğruyu, gerçeği ortaya koyacağız. Bu bakımdan okurlarımız vereceğimiz bilgi ve yargılarda bize güvenebilirler.
Ek tarihsel (art zamanlı) Türkçede kumsal ve uysal sözlerinde görülür. Kumsalda isme, uysalda fiile bitişir.
 
1. Kumsal sözcüğü
 
Kumsala şu anki tespitlerimize göre ilkin Evliya Çelebide raslarız. Çelebi 1646’da bugün Çoruma bağlı Osmancık ilçemizi anlatırken iki kez kumsal sözünü kullanmıştır. Aynı yıl Erdebilden Kuzey Azerbaycana giderken kumsal sözünü yine iki kez kullanmıştır.[1]
Kumsal daha sonra 1680’de Meninski’de karşımıza çıkar. Meninski’de kumsal yer Latince “arenosus locus, feuloca arenosa, plaga”, yani “kumluk yer, kumsal, pilaj”dır.[2] A. Vefik Paşanın Lehce-i Osmanîsinde kumsal “kum karışık olan arazi, deniz kenarı”, kumsal yer “kumla”dır.[3] Şeyh Süleyman Efendide kumsal “kum karışık olan arazi, kumluk, kişt-i zira’at yeri, adak [ada] ve leb-i deryâ, sevâhil-i rîk âlûd”dur.[4] Redhouse’da kumsal “1. sandy soil 2. a sand-bank in water”, yani “1. kumlu toprak 2. her hangi bir suyun [denizin, gölün, ırmağın] kumlu kıyısı”dır.[5] Ş. Samide kumsal “kumluk yer, kumla mestur [örtülü] olan deniz kenarı”dır.[6]
Köyümüzde kumsal “genellikle güney yönlerde bulunan, kolay ayrışan, kuma benzer toprak”tır; kumlama da denir. Kumsal ve kumlama “bu tür topraklı tarlalara verilen ad”dır. Bu adlar zamanla mevki adlarına dönüşmüştür. Nitekim komşu Acısı köyünde hem Kumsal, hem Kumlama adlı mevki ve mahalle adları vardır.[7] 
K. Maraş - Önsen köyünde kumsavı “kuma benzer bir çeşit toprak”[8], Yeni Uygurca kumsak “kumsal”dır.[9] Bu kelimelerdeki ekler -savı ve -sak’tır. Eklerin daha önceki biçimleri -sagı > sağı’dır. Köyümüzde delimsek “delimsi, deli davranışlı; delişmen, atak”tır.[10] Azerbaycanda uzunsov “bir gadar uzun, uzun teher [biçimli]”dir.[11] Her iki kelimenin ekleri -sağı’dan gelişmiştir.
Türkçede kızılsı, sarımsı, kumralsı vb. gibi renk çalarlarındaki (nüanslarındaki) ek aslında -sag’dır, daralarak -sıg olmuştur; ek nihayet -g’sini yitirerek -sı, -si, -su, -sü halini almıştır. 
-sı eki, Tatarcada -su biçimindedir. Sondaki -g düşünce öndeki ünlü yuvarlaklaşmıştır. Alsu “al karışık”, aysu “ay gibi”, karasu “siyahımsı” vb.[12]
 
1.1. Gökoğuz, Azerbaycan ve Türkmen Türkçelerinde
 
1. Azerbaycanda gumsal “1. gumlug yer, gumla örtülü olan deniz sahili 2. gumla garışıg olan”dır.[13] 
2. Türkmence gumsalt “ürgün çägesöv gum gatışıklı, gumak”, yani “ufalanan, kumlu, kumla karışık, gumak”tır.[14] Sondaki t türemedir.
3. Gökoğuz Türkçesinde kumsal “kumsal”dır.[15]
 
1.2. Kumsaldaki -sal eki üzerine görüşler ve eleştiriler
 
1. Büyük Larus -sal, -sel eklerinin ad soylu sözlerden genelde sıfat türettiğini (kumsal, duygusal, bitkisel vb.), fiillerden sıfatlar türettiğini (uysal, görsel, işitsel) yazar.[16]
2. Vecihe Hatiboğlu (1916-1996) “+sal (+sel) eki, genellikle, ad kök veya gövdesine getirilerek sıfat görevinde sözcük kurar” der ve şu örnekleri verir: *anıtsal (anıt-sal), *duygusal (duygu-sal), kumsal (kum-sal), *kutsal (kut-sal), *Tanrısal (Tanrı-sal), uysal (uy-u-sal), *bilimsel (bilim-sel), *bitkisel (bitki-sel), *bölgesel (bölge-sel), *geleneksel (gelenek-sel), *kişisel (kişi-sel) vb.”[17]
* imli (işaretli) sözler yeni türetilmiş sözlerdir. Hatiboğlunun görüşünün ilginç yanı ekin sadece ad kök veya gövdesine geldiğini kabul etmesidir. Bundan dolayı uysal sözünü fiil kökenli değil, ad kökenli düşünür ve uyu-s-al olarak çözümler. Yazar konuyla ilgili dipnotta “Yoksun ve yoksul sözcükleri de aynı kuruluşun etkisiyle meydana gelmiştir” der.
3. F. K. Timurtaş (1925-1982) -sal, -sel ekinin nispet eki yerine kullanıldığını, Türkçede böyle bir eke raslanmadığını, kumsal, uysaldaki -sal’ın nispet anlamı taşımadığını, bu ekin Fıransızca -al, -el ekine benzetilerek uydurulduğunu söyler. Ayrıca Peyami Safanın fiziksel sözünü kullanmasını eleştirir, fiziksel yerine fizikî denmesi gerektiğini yazar.[18] (P. Safa bir yazısında fiziksel sözünden hoşlandığını yazmıştı).
Timurtaş başka bir yerde aynı şeyleri yineler. Kumsal, uysal sözlerindeki -sal ekinin “nispet ifade etmediğini”, bu eklerin uydurma olduğunu söyler.[19]
Timurtaşın görüşleri doğru değildir. Daha doğrusu gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu ek ne Fıransızcadan alınmadır, ne de uydurmadır. 1646’da, 1680’de tespitlenen ek nasıl uydurma olur? Ayrıca -sal, -sel bal gibi nispet ekleridir. Kuma göre kumsal “biraz daha kumlu, tam kumlu olmayan, nispeten kumlu” değil midir; uymamaya göre uysal “biraz daha uyumlu, nispeten uyan” değil midir? Böyle yazmak bilimsel objektifliğe ne kadar uymaktadır? Fizikîdeki -î Farsça bir ektir. Timurtaşa göre Farsça bir ek, Türkçe bir eke yeğlenmelidir.
4. M. Ergin (1925-1995) isimden isim yapan -sal eki hakkında şöyle der: “İşlek olmayan eklerden biridir. Yer ifade eder. kum-sal kelimesinde vardır.”[20] “Yer ifade eder” yargısı bizce isabetli değildir. Kumsal bir yerin nasıl olduğunu gösterir.
5. Ahmet Temir (1912-2003), -sal, -sel’in sıfat eki olduğunu, “bir şeyin eksiklik veya zayıflığını gösteren sıfat yaptığını”, kullanım alanının “çok dar ve kısıtlı olduğunu”, günümüzde kullanımında “bazen aşırı gidildiğini”, “fiil köklerine bile takıldığını”, ekin -al, -el, -l şeklinde de kullanıldığını; Tatarcada -sal, -sel ekine benzeyen -sıl, -sil ekinin olduğunu, ak-sıl “ak karışık, beyazımsı”, kük-sil “mavi karışık, mavimtırak”, su-sıl “sulu, usareli”, yuk-sıl “yoksul” sözlerini örnekleyerek aktarır.[21]
Temir “Türkçe -sal, -sel eki, Tatarca -sıl, -sil ekinin değişik bir şeklidir” der, ekin aslının -sıl, -sil olduğunu, Arap yazısının ünlüleri göstermedeki zorluğundan ötürü yanlış okumayla -sal, -sel halini aldığını söyler. Temir son söz olarak “Yani -sal, -sel eki gelişigüzel ortaya atılmış uydurma bir hece değil, fakat -ı- sesinin -a- şekline sokulması ile az çok değişikliğe uğramış bir ektir” der.[22] 
Temirin “ekin -sıl, -sil olduğu, yanlış okumayla -sal, -sel olduğu” fikri doğru değildir. Tarihsel ve çağdaş Türkçelerde ekin -sal, -sel olduğu kesindir (Evliya Çelebide, Meninski’de, Azerbaycan, Türkmen Türkçelerinde vb.).
6. Sevan Nişanyan “kumsal Tü kum+sal [TS xvii] dağ eteğindeki yassı yer” der ve kum, sal sözlerine gönderme yapar. Kumsalı TTü sal sözüyle karşılaştırır. Sal sözünü “1. yassı ve büyük kaldırım taşı 2. tahtadan yapılan platform 3. dağ eteğindeki geniş düzlük” olarak açıklar.[23] Bu açıklamalar ufak tefek değişimlerle Derleme Sözlüğünde yer alan sal I, sal II, sal III sözlerinden aktarılmıştır.[24] (Tü Türkçenin, TTü Türkiye Türkçesinin kısaltmasıdır).
Nişanyan şöyle devam eder: “Her halükârda +sAl yapım eki sözkonusu olamaz. Türkiye Türkçesi sadece uysal sözcüğünde bulunan bu ekin aynı zamanda bir ad eki olması mümkün değildir.”[25]
Nişanyanın nasıl ve neden böyle zorlama açıklamalara yöneldiğini anlamak mümkün değil. Bu sözlere -sAl ekine karşı olan muhaliflerin bile inanacağını sanmıyoruz. Bu savların hangisini ele alırsanız alın hiç birinin iler tutar tarafı yoktur. Şöyle kim:
Birincisi TS’de yani Tarama Sözlüğünde kumsal “dağ eteğindeki yassı yer” diye bir söz yoktur. Nişanyan en hafif tabiriyle herhalde kaynakları karıştırmıştır. İkincisi kum sözünü anlam açısından Anadolu ağızlarındaki üç ayrı sal sözüyle anlam bakımından karşılaştırmak olanaksızdır. Üçüncüsü “Her halükârda -sAl eki sözkonusu olamaz” demek de kabul edilemezdir. Dördüncüsü uysala, yani fiile gelen -sAl ekinin isme (ada) gelmesi mümkün değildir demek de gerçek dışıdır.
7. T. Gülensoy -sal ekinin addan ve fiilden sıfat yaptığını, işlek olmadığını, Türkiye Türkçesinde baysal, kumsal, uysal gibi bir kaç sözcükte görüldüğünü, Fıransızcadan gelen -al, -el ekiyle ilişiği olmadığını yazar.[26] Baysal, Gülensoyun sözlüğünde yer almaz, ayrıca bu söze Türkiye Türkçesinde ve yerli ağızlarda raslanmaz. Kazak, Kırgız Türkçelerinde raslanır.
8. M. Yelten -sal ekinin “eklendiği ismin işaret ettiği nesnenin bulunduğunu gösterir” der ve kumsal sözünü örnekler.[27]
9. Y. Çağbayır eki -s-al, -s-el olarak düşünür, “Moğolca ulus > ulus-al > -s-al / -s-el yapım eki” der ve ekin dört işlevde kelime türettiğini söyler: 
1. İsimlerden ilgili olma, bağlı olma, ait olma anlamlı sıfatlar türetir (kişisel, bireysel, kuramsal vb.).
2. İsimlerden bulundurma anlamlı sıfatlar türetir (bilimsel, belgesel, yiyimsel “lezzetli” vb.).
3. Konuşma dilinde fiillerden sıfatlar türetir (uysal, yensel “az tatlı”).
4. Yazı dilinde fiillerden sıfatlar türetir (görsel, işitsel vb.).[28]
Ulus, Moğalca değil, Türkçedir.


 
[1] Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yapı Kredi y., İstanbul 1999, 2. c.,  93, 94, 139, 140 s.
[2] Franciscus à Mesgnien Meninski, Thesaurus Linguarum Orientalium Turcicae, Arabicae, Persicae Lexicon Arabico - Persico - Turcicum, Simurg, İstanbul 2000, 2. c., 3807. sütun.
[3] Ahmet Vefik Paşa, Lehce-i Osmanî, haz. Recep Toparlı, TDK 2000, 254. s.
[4] Şeyh Süleymân Efendi-i Buhârî, Lügat-i Çağatayî ve Türkî-yi Osmânî, İstanbul 1298 [1880-81], 239. s.
[5] Sir James W. Redhouse, A Turkish and English Lexicon, İstanbul 1890, 1497b. s.
[6] Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, haz. Paşa Yavuzarslan, TDK, Ankara 2010, 684. s.
[7] Fethi Gedikli - Yusuf Gedikli, “Kuruçam köyü sözlüğü”, Akçaabat Yazıları 1, haz. Fethi Gedikli, Akçaabat Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği - Yedirenk y., İstanbul 2004, 237. s.
[8] Derleme Sözlüğü, 8. c., 3000. s.
[9] Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, KB y., Ankara 1991, 515. s.
[10] Fethi Gedikli - Yusuf Gedikli, “Kuruçam köyü sözlüğü”, 191. s.
[11] Azərbaycan Dilinin İzahlı Lüğəti, 4. c., 228. s.
[12] Ahmet Temir, “Türkiye Türkçesindeki –sal, / -sel sıfat eki nereden geliyor?, Uluslararası Türk Dili Kongresi 1992, Ankara 1996, 6. s.
[13] Azərbaycan Dilinin İzahlı Lüğəti, 1. c., 574. s.
[14] Türkmen Diliniñ Sözlügi, Türkmenistan SSR Ilımlar Akademiyasınıñ Neşiryatı, Aşgabat 1962, 204, 205. s.
[15] G. A. Gaydarci - E. K. Koltsa - L. A. Pokrovskaya - B. P. Tukan, Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, akt.lar İsmail Kaynak - A. Mecit Doğru, KB y., Ankara 1991, 155. s.
[16] “-sal, -sel”, Büyük Larousse, 16. c., 10 082. s.
[17] Vecihe Hatiboğlu, Türkçenin Ekleri, TDK, Ankara 1972, 139. s.
[18] Faruk Kadri Timurtaş, Türkçemiz ve Uydurmacılık, 2. b., Boğaziçi y., İstanbul 2008, 182. s.
[19] Timurtaş, age, 131. s.
[20] Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak basım, yayım, dağıtım, İstanbul 2012, 178. s.
[21] Temir, agm, 5. s. vd.
[22] Temir, agm, 5-7. s.
[23] Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı, 4. b., Everest y., İstanbul 2009, 353. s. “kumsal.”
[24] Derleme Sözlüğü, 10. c., 3520-21. s.
[25] Nişanyan, 353. s. vd., “kumsal.”
[26] Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, TDK, 568, 979. s.
[27] Muhammet Yelten, Türk Dili ve Anlatım Bilgileri, Doğu Kütüphanesi y., İstanbul 2009, 138. s.
[28] Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük, 2. b., Ötüken n., İstanbul 2017, 4. c., 4921. s., “-sal.”