Yazımızda TDK tarafından önerilen, türetilen ve tartışmaya yol açan bazı sözcükler hakkında doğruları ve yanlışları göstereceğiz. Her zaman yaptığımız gibi dürüst ve objektif olacağız. Doğruyu, yanlışı açıkça belirteceğiz.
Bu sözcüklerin çoğunun doğru olduğunu, bir kısmının tarihsel yapıtlarımızda bulunduğunu, bir kısmının anlam kaymasına uğradığını, kimilerinin esinlenme yoluyla yapıldığını, bazılarının da sadece Türkiyede değil; Azerbaycan, Türkmen, Kırgız, Kazak, Özbek, Yeni Uygur, Tatar, Başkurt, Nogay, Altay Türkçelerinde kullanıldıklarını göreceğiz ve biraz da şaşıracağız.
Söze örnekten başlayalım:
1. Örnek, örneğin
Tartışılan yeni sözcüklerin en başta geleni örnektir. En son Dr. Arslan Tekin Yeniçağ gazetesinde sorunu tartışmaya açmıştı.1
Örnek 1935’te Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzunda misal karşılığında önerilmiştir.2 Şu anki bilgilerimize göre örnek sözüne ilkin 14. yüzyılda Kadı Burhaneddin (1345-1398)’in divanında raslanmıştır.
Ne yazık ki örnek sözcüğünün Ermenice olduğu ileri sürülmüş, kafalar bulandırılmıştır. Rahmetli Peyami Safa (1899-1961), N. Hacımenioğlu örneğin Türkçe değil, Ermenice olduğunu döne döne yazmışlardır. Halbuki örnek özbeöz Türkçe bir kelimedir. Çünkü örnek sözüne Azerbaycan, Türkmen, Kazak, Kırgız, Başkurt, Tatar, Yeni Uygur, Karakalpak, Nogay ve benzeri Türk lehçelerinde raslıyoruz. Baskın bir kültür olmayan, tam aksine altkın (“pasif”, altkın sözünü biz türettik) bir kültür olan Ermeni kültürünün uzak Türk ellerine ulaşması imkânsızdır. Bunları 2003’te Türk Dili dergisinde yazdığımız “Örnek kelimesi hangi dilden?” başlıklı yazımızda uzun uzadıya anlattık.3
Örnek örmek eyleminden gelir. Çoğumuz eskiden genç kızların birbirlerine örnek alıp verdiklerini anımsarız. Örnek başlangıçta “nakış, oya numunesi” anlamındayken mana genişlemesiyle günümüzdeki anlamı kazanmıştır. Şimdilik bu kadarını yeterli görüyoruz. Bu konuda yakında çıkacak olan Türkçede Söz Ocakları - Türkçenin Köken Bilimi Sözlüğü adlı yapıtımızda geniş bilgi vereceğiz.
Örneğin “örnek olarak” biçimi de yanlış değildir. Krş. İlkin “ilk olarak”la. Aynı biçimde Arapça mesela, meselen “misal olarak” da zarf işlevindedir.
2. Yanıt
1935’te cevap karşılığında önerilen yanıt çok eski bir Türkçe sözdür. Eski Uygurcada yanut “karşılık, bedel, cevap”, Kutadgu Biligde yanut “cevap, karşılık”, yanıg “cevap, karşılık”tır.4 Başka söyleyişle yanıt uydurma değildir. Özbeöz Türkçe ve tastamam doğru anlam ve biçimde yapılmış Türkçe bir sözcüktür. Yani 1069’da Kutadgu Biligde geçen sözcüğe neden muhalefet edilir? Anlamak olanaklı değil.
Şimdi sizi şaşırtacak bir bilgi verelim: Yanut Bayburtta yüzyıllardan beri kullanılmaktadır. Derleme Sözlüğü bunu saptamıştır.5 Peki şimdi ne denecek?
3. Amaç
“Erek, gaye, hedef” anlamındadır. Eski bir sözdür. Kaşgarlı Mahmutta amaç “hedef, nişan yeri, annaç”, amaçlamak “nişanlamak, nişan almak”, amaçlık “nişan yeri”dir.6 
Osmanlıca amaç “hedef, nişangâh”tır.7 Demek ki Osmanlı atalarımız da amacı kullanmışlardır. Buna karşın F. K. Timurtaş, N. Hacıeminoğlu gibi dilcilerimiz sözcüğe şiddetle karşı çıkmışlardır. Öğretmenlik yaptığımız yıllarda sözcüğün Türkçe olmadığını sanan bazı memur arkadaşlar, çok amaçlı sipor salonlarına çok gayeli sipor salonu diyerek güya uydurma sözlerden kaçıyorlardı.
J. Deny (1879-1963), 1938’de amacı Türkçe *yal-maç sözüne bağlar, F. Köprülü (1890-1966), 1942’de sözü Türkçe sayar, G. Doerfer (1920-2003), 1965’te sözcüğün Farsçada “açıklanabilir nitelikte olmadığını” söyler ve dolaylı olarak Türkçe kabul eder (çünkü yapıtının adı Yeni Farsçada Türkçe ve Moğalca Unsurlardır); W. Radloff (1837-1918), M. Räsänen (1893-1976), S. G. Clauson (1891-1974) Farsça der.8 
Biz türevlerinin bolluğundan ötürü sözcüğün Türkçe olması gerektiğine kanaat getirmiştik. 16 Ağustos 2015 pazar günü konuyu araştırdık. Önce Divana, sonra Yeni Tarama Sözlüğüne, en sonra Derleme Sözlüğüne göz attık ve Anadolu ağızlarında kullanılan amaç “1. gaye, erek, hedef”, ankıtlamak “nişan alıp atmak”, anıl I “1. amaç, erek”9 sözlerine ulaştık. Bunların hepsi kökteştir. Amaç sözünün bir önceki evresi *angaç biçimindedir. Amaçta -ng- > -m- evrimi yaşanmıştır. Azerbaycanda da amac “nişane, hedef, nişangâh”tır.10
Ayrıca Anadolu ağızlarındaki andah, andah “askerlikte tecrübe atışları”11 verisi de amaç ve kökteşleriyle ilgilidir. Yani bunların tümü bir ocak teşkil eder.
Böylece on yıllardır tartışılan amacın Türkçe olduğunu kanıtladık ve sevindik. Özetle amaç Türkçedir, eski bir sözdür ve gönül rahatlığıyla kullanılmalıdır. Birincil anlamı “nişan almak”tır; “erek, gaye, hedef” anlamı sonracıldır.
4. Karşıt
Eleştirilen sözlerden biridir. 1935’te önerilmiştir. 
Karşı sözcüğünden -t ekiyle türetildiği söylenerek anlı şanlı dilcilerimiz tarafından reddedilmiştir. Oysa sözcük Doğan Aksan’ın da belirttiği gibi Divanda karşut “zıt” olarak geçer. Ayrıca -t ekiyle yaşıt “akran” gibi kelimeler de türemiştir. Kısaca 1072’de Türkçede saptanan sözcüğe niçin karşı çıkılır, anlamak kabil değil?!.
Bütün Türk lehçelerinde karşı “karşıt” anlamındadır.12
5. Kapsam, kapsamak
1935’te önerilen kapsamak çok eski bir sözdür. Kaşgarlıda kapsamak “kaplamak, kaplamak istemek; etrafını kaplamak, sarmak; …”tır.13 Sözcük kaplamakla ilgilidir. Kaplamak eyleminin kökü kap’tır. Kapsamaksa “kaplamak istemek”tir. Çünkü -sa eki “bir şeyi istemek, arzu etmek”tir. Krş. Susamak “su içmek istemek”le. 
Dolayısıyla kapsamak yanlış bir söz olmamakla beraber Kaşgarlıdaki anlamından biraz sapmıştır. Dilimizde kapsamak “şamil olmak”, kapsam “şümul” anlamında kullanılmaktadır. Anlamı biraz farklı olmakla birlikte yabancı ve Türkçeye uymayan şamil olmak yerine kapsamak, şümul yerine kapsamı kullanmanın hiç bir sakıncası yoktur. Sözlerin tarihsel serüvenlerinde yeni anlam yüklenmeleri, yan anlamlar kazanmaları, anlam genişlemesine uğramaları normaldir. Kapsamak, kapsam sözünü kullanmak istemeyenler kaplamak, kaplam sözlerini kullanabilirler (Bir zamanlar biz kullanmıştık, yine de kullanıyoruz). Bu sözlerin hepsi birbiriyle ilişik ve yakın anlamlıdır.
Kazak Türkçesinde kapsıruv “1. kapsamak 2. kapsam”dır.14
6. Egemen, egemenlik
Yanlış bilinen kelimelerden birisi de egemendir. Türkçede “hâkim” karşılığında 1935’te önerilmiştir.15 Dil bilimcilerimiz (!) ekinin de, kökünün de yanlış olduğunu tekrar tekrar yinelemişlerdir.
Oysa kelimenin kökü olan olan igä “2. sahip” anlamında Eski Uygur Türkçesinde vardır.16 Türkçede ve tüm dillerde e > i, i > e geçişleri vakayi adiyedendir. Gerçi batı dillerinde bir -men eki vardır. Ancak -men eki Türkçede de görülür. Kaşgarlıda geçen (o zaman İngilizce, Holandaca, Almanca henüz yoktu) Türkmen, kekmen, ketmen, közmen sözleri -men ekiyle türetilmiştir.17 
İge veya ege sözüne -men ekini getirdiniz mi egemen “hakim, hükümran” olur. 
Sözcüğün 1935’te önerildiğini söylemiştik. Önerilmesinde muhtemelen A. İnan (1889-1976), A. B. Taymas Taymas (1883-1969), Z. V. Togan (1890-1980) gibi bilginlerin etkisi olmuştur. Çünkü bu bilginler egemenin Kazak Türkçesinde olduğunu biliyorlardı. Kazak Türkçesinde egemen “egemen, hâkim, hükümran”dır.18
Egemenin Fıransızca hegemonla bir ilişiği yoktur. 
Söylendiği, yazıldığı gibi -men eki Türkçede az işlek değil, tersine çok işlektir. Aşağıdaki sözler bunu göstermiyor mu?
Akman “1. beyaz, temiz, güzel 2. alnı beyaz sığır 3. ihtiyar”, azman, evcimen, delişmen, gökmen “mavi gözlü, sarışın”, işçimen “iş sever, becerikli”, karaman, kocaman, kölemen, kösemen, seğmen19, sekmen, şişman, toraman, Türkmen, yalman “dağ, tarla sıçanı, ufak bir hayvan”20, bozman “fırsat”,21 kösemen “1. çobana alışkın ve sürünün önünde giden dört yaşında keçi ya da koyun 2. yol gösteren, kılavuz” vb.22
Bu sözlerin İngilizce, Holandaca, Almancadan alındığını söyleyebilecek bir dilci çıkar mı?
-man, -men ekiyle Cumhuriyetten sonra bir çok kelime üretilmiştir: Ayırtman, çekmen “vantuz”, çevirmen, danışman, denetmen, eğitmen, göçmen, gözetmen, katman, okutman, öğretmen, sayman, seçmen, uçman “pilot”, uzman, yazman, yönetmen bunlardan bazılarıdır. Ek genelde isimlere gelir. Cumhuriyetten sonraki türetmelerde genelde eylemler temel alınmıştır. Besim Atalay, bu eki ve örneklerini incelemiştir.23 Biz de “Terekeme ne demektir, Terekemeler kimdir?” başlıklı makalemizde eki incelemiştik.24
-man, -men ekinin Türkçedeki aslı -mang, -meng’dir. Ek ikiye bölünerek -man, -men ve -mak, -mek biçimlerinde dilimize yüzlerce kelime kazandırmıştır. -man, -men ekli örnekleri verdik. -mak, -mek’li örneklere başmak, çakmak, ekmek, yemek sözlerini verebiliriz. 
7. İlginç
İlginç kelimesi en çok tartışılan sözlerden biridir. İlginç dilci olup bilimi idelojiye kurban eden bilimciler tarafından çok eleştirilmiştir (T. Banguoğlu 1904-1989, F. K. Timurtaş 1925-1982, N. Hacıeminoğlu 1932-1996 vb.). D. Aksan (1929-2010) dahi ilgincin kurala uygun olduğunu anlayamamıştır.25 Bu bilimciler sözcüğün ilgi+nç biçiminde türetildiğini sanmışlar (tabi bu bilgisizlikten, biraz da dürüst olmamaktan ileri geliyor), isime -nç ekinin gelemeyeceğini belirtmişlerdir. Halbuki ilginç, ilgi+nç biçiminde değil, ilgin+ç biçiminde türetilmiştir ve dil yasalarına uygundur. Kıvanç, sevinç sözleri de -ç ekiyle türemiştir. Korkunç, ürkünç, gülünç ise -nç ekiyle türemiştir.
Eski sözlüklerimize baktığımızda Divanü Lügatit Türkte ilinmek “takılmak” eylemini buluruz.26 Anadoluda ilinmek “2. göze ilişmek”tir.27 
Eylemin aslı *ilginmektir. Ortadaki -g- düşmüştür. Benzer biçimde kergek sözü de ortada -g- düşümüyle bugün gerek biçimine evrilmiştir. İlginç kelimesi ilginmek eyleminden türetilmiştir ve Türkmen Türkçesinde kullanılır. Türkmence ilginç “dikkati çeken, göz alıcı, cazip”28, “göze ilişen, ilgiyi çeken”dir.29 Zaten ilginç sözü aleladelikten farklı olgular için kullanılır. Yani farklı, dikkati çeken olgular ilginç bulunur. Farklı oldukları için gözün dikkatini çekerler, göz onlara takılır, ilişir. Karaçay-Malkarcada közge ilinmek “göze çarpmak”tır.30 Bunun karşılığında Türkçemizde göze ilişmek birleşik eylemini kullanırız.
İlgincin TDK tarafından türetilmediği, N. Ataç (1898-1957)’ın ilinç önerisini getirdiği yazılmıştır.31 Nurullah Atacın “ilginci ben buldum” dediğini yazan kaynaklar da vardır; TDK sözlüğüne 1966’da girmiştir.32 Bizce ilginç muhtemelen Türkmenceden alınmış (belki Ataç tarafından), Anadolu ağızlarında görülen yakın anlamlı ilgi, ilgeç, ilgendirmek, ilgeşük; ilinmek ve benzeri sözcüklerin bilinç altı etkisiyle tutunmuştur. -ç ekiyle türeyen kıvanç, sevinç sözleri ve -nç’yle türeyen korkunç, ürkünç, gülünç sözleri de yine bilinç altı etkiyle tutunmasında, yadırganmamasında rol oynamıştır. Özetle ilginç son çıkan bir yapıtta yinelendiği gibi yanlış bir türetim değil33, anlamca da, biçimce de doğru bir türetim ve pek güzel bir sözdür.
1- Arslan Tekin, “Dil meselesi: Örnek kelimesi”, Yeniçağ, 29 Kasım 2003, 5. s. / Aynı yazar, “Dil meselesi: Örnek kelimesi üzerine sorular”, Yeniçağ, 4 Aralık 2003, 5. s.
2- Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, Türk Dili Araştırma Kurumu (TDK’nin o zamanki adı), İstanbul 1935, 206. s.
3 Yusuf Gedikli, “Örnek kelimesi hangi dilden?”, Türk Dili, Eylül 2003, 621. sayı, 217-228. s. 
4-  Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, 3. b., Enderun y., İstanbul 1993, 185. s. / Kutadgu Bilig İndeksi, TKAE y., İstanbul, 1979, 522. s.
5-  Derleme Sözlüğü, 11. c., 4174. s.
6-  Divanü Lügatit Türk Dizini, TDK, Ankara 1972, 8. s.
7-  Cen Dilçin, Yeni Tarama Sözlüğü, TDK, Ankara 1983, 9. s.
8-  Doğan Aksan, Tartışılan Sözcükler ve Özleştirme Sorunu, TDK, Ankara 1976, 23. s.
9-  Derleme Sözlüğü, 1. c., 235, 269, 274. s.
10-  Azerbaycan Dilinin İzahli Lüğeti, Bakü 1980, 2. c., 103. s.
11-  Derleme Sözlüğü, 1. c., 256. s.
12-  Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, KB y., Ankara 1991, 446. s. vd.
13-  Divanü Lügatit Türk Dizini, 57. s.
14-  Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 436. s.
15-  Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, 103. s.
16-  Caferoğlu, age, 60. s.
17-  Divanü Lügatit Türk Dizini, 62, 64, 74. s.
18- Kazak Türkçesi - Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Kazakşa - Türikşe Sözdik), Kenan Koç - Ayabek Bayniyazov - Vehbi Başkapan, Akçağ y., Ankara 2003, 135. s. / Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 202. s.
19-  Seğmenin Farsça sekbandan geldiği de söylenir.
20 - Abu Hayyan, Kitab al-İdrak li-Lisan al-Etrak, çev. Ahmet Caferoğlu, İstanbul 1931, 118. s.
21-  Derleme Sözlüğü, 12. 4463. s.
22 - Derleme Sözlüğü, 8. c., 2972. s.
23 -  Besim Atalay, Türkçemizde -man, -men, TDK y., İstanbul 1940.
24-  Yusuf Gedikli, “Terekeme ne demektir, Terekemeler kimdir?”, Tarih ve Medeniyet, Kasım 1998, 56. sayı, 46-48. s.
25- Aksan, age, 59. s.
26-  Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lügatit Türk, 2. b., Kabalcı y., İsanbul 2007, 288. s.
27- Derleme Sözlüğü, 7. c., 2526. s.
28-  T. Tekin vd., Türkmence - Türkçe Sözlük, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi, Ankara 1995, 375. s.
29  Yusuf Azmun, “Türkmencede asli ve dolaylı uzun ünlüler”, Journal of Turkish Studies - Türklük Bilgisi Araştırmaları, 14. c. (Fahir İz Armağanı I), Harvard Univercity 1990, 83. s.
30-  Ufuk Tavkul, Karaçay - Malkar Türkçesi Sözlüğü, TDK, Ankara 2000, 277. s.
31-  Aksan, age, 35. s.
32-  Nevnihal Bayar, Yeni Kelimeler Sözlüğü, Akçağ y., Ankara 2006, 161. s., “ilginç.”
33-  Bayar, age, 161. s.