Bir okuyucumuz bizim için, yani gazeteciler için bir yazı kaleme almış. Ancak okuduğunuzda sadece gazetecileri değil, tüm insanlığı ilgilendiren bir konuya değindiğini göreceksiniz.Şükretmek. Ama şükrederken bencil olmamak. Sadece kendini düşünmemek.İşte

Bir okuyucumuz bizim için, yani gazeteciler için bir yazı kaleme almış. Ancak okuduğunuzda sadece gazetecileri değil, tüm insanlığı ilgilendiren bir konuya değindiğini göreceksiniz.

Şükretmek. Ama şükrederken bencil olmamak. Sadece kendini düşünmemek.

İşte okuyucumuzun gönderdiği o yazı;

Düşünen, vicdanı olan, sorgulayan insan çevresine baktığında öyle çok yanlış ve haksızlık olduğunu görür ki.

Ama ne yaparız kötü olmamak için susarız, kaçarız, yanlışlara göz yumarız. Biri yere çöp atar, uyarmayız susarız, sokak ortasında biri birini döver ayırmayız; ayırmadığımız gibi polisi de aramayız.

İş yerimizde patronlarımız haksızlık yapar birlik olup hakkımızı aramayız, devlet büyüklerimiz yanlış kararlar alır sesimizi çıkaramayız.

Bütün bunlar saymakla bitmez. Kimimiz “aman bana ne, ben mi kötü olayım şimdi. Başkası tepki göstersin” der.

Kimimiz, “ben memurum konuşamam. Başkası konuşsun” der.

Kimimiz “benim etim ne, budum ne? Benim gücüm buna yetmez ki” der. Bahane çok yani.

Yapabildiğimiz yalnızca şükretmek, yani sevinmektir aslında mağdurun yerinde olmadığımız için.

Kör, sağır görür acırız, aslında kör ve sağırın biz olduğumuzun farkında olmadan.

Çöplerden yiyecek toplayanı görürüz, ayağı çıplak bir çocuk görürüz acırız.

Hep acırız, vah, vah deriz geçer gideriz.

Sonra da Allaha şükür ederiz, “Allah’ım halimize ne kadar şükretsek azdır” deriz.

Deriz de neyi çözeriz?

Şükretmenin sadece bize faydası var, kimsenin derdine çare olmaz.

Şimdi soruyorum, kaçımız gördüğümüz haksızlığa karşı çıkacak kadar cesuruz, kaçımız koyar taşın altına elini?

Evet, evet hadi iki, üç, beş hadi yok mu arttıran!

Fakat biliyorumki, heyy sen! Bir yerlerde kaza geçirdiğinde, köyünü mahalleni sel basıp birileri duyarsız kaldığında, çöp arabası bazen mahallene hiç uğramadığında, çocuğuna sınavda haksızlık yapıldığında, maaşını alamayıp meydanlarda yürüdüğünde, mahallende bir kadın tek başına sakat çocuğuna bakamadığında, toplu taşıma aracında haksızlığa uğradığında,koşup gelen birileri var yanına, derdini haber yapmak için koşup gelen birileri.

Onlar Gazeteciler. Bacaklarını kırmaya çalıştığın gazeteciler. Unutma bir gün sana da lazım olur.

Hiç birimiz çocukluğumuzdaki masumiyetimizi koruyamıyoruz maalesef.

İşte Cahit Sıtkı Tarancı'dan bir şiir.

BUGÜN CUMA

Bugün cuma; Büyükannemi hatırlıyorum,

Dolayısıyla çocukluğumu.

Uzun olaydı o günler;

Yere düşen ekmek parçasını öpüp başıma götürdüğüm günler.

O zaman da inandığım gibi,

Sahiden bir öbür dünya varsa eğer,

Orada da cumaysa bugün,

Başında bulutlardan beyaz örtüsü, büyükannem namaz kılmaktadır, Namahrem eli değmez seccadesinde,

Mekke-i Mükerreme'den getirilmiş.

Dilerim duasında unutmasın beni;

Günahkar olduğumu hatırlayarak.