Ateş yine düştüğü yeri yaktı.
Ömer Akkuş henüz 23 yaşındaydı.
Hayatının baharındaydı.
Askerliğinin ardından sözleşmeli er olarak orduda kalarak, büyük ihtimalle bir meslek sahibi olabilmeyi ümit etmişti.
Belli ki planları vardı.
Kim bilir, belki evlenmek için para biriktiriyordu.
Belki ailesine maddi destekte bulunmaya çalışıyordu.
Belki de kardeşlerinin eğitimine katkıda bulunuyordu.
Ancak Ömer’in hayalleri, hain teröristlerin daha önce de yüzlerce kez yaptığı gibi, pisipisine uçup gitti.
Ömer’den geriye ise acılı bir aile ve hiçbir zaman gerçekleşmeyecek hayaller kaldı.
Ömer’den bize kalansa, O’nu hiç tanımadığımız halde derin bir üzüntü ve minnet duygusu.
Bu vatan uğruna şehit olan diğer bütün kahramanlara duyduğumuz o büyük ve hiç bitmeyecek minnet.
Hep son olsun diyoruz! Bir daha böyle acılar yaşamayalım istiyoruz.
Ama son olmuyor maalesef. 
Biliyoruz ki Ömer de son olmayacak.
Bu güzel vatanımıza, huzurumuza, birliğimize göz diken hainler olduğu ve bu hainlerle mücadele sürdüğü müddetçe de son olmayacak.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, yaşadığımız bu sıkıntılı günlerin sona ermesi için mücadelenin de devam etmesi gerekiyor.
Ve inanıyoruz ki, daha huzurlu günler artık çok yakında.
Ahmetlerin, Mehmetlerin, Ömerlerin ölmeyeceği, sevenlerinin üzülmeyeceği güzel günler…

“Yurdumuzun dostuna dost, düşmanına düşmanız,
Bizi sorun tarihlere, biz nasıl kahramanız.
Göz dikilmez bu vatana, yan bakılmaz bayrağa,
Kahramanlar nesliyiz biz, Oğuzun soyundayız.
Biz cihâna karşı durduk, Ezdik düşmanı, yere vurduk.
Karşımızda secde etti, en kavi düşman bile,
Kim bilir, kaç gazaya şahit oldu bu yerler?
Destan oldu savletimiz, azmimiz, dilden dile,
Bize, "Yılmaz, korku bilmez, aslan oğlu Türk" derler.
Biz cihâna karşı durduk,
Ezdik düşmanı, yere vurduk...”/ Ahmet Muhip Dıranas