Kim, gelişmiş bir Türkiye ister? Kim, Türkiye’yi çok sever? Evet, buradan duyabiliyorum herkes her kes bu ülkeyi çok seviyor ve gelişmesini istiyor. Ne yazık ki sadece duyabiliyorum bu vatanperver sözleri fakat göremiyorum. Lafa gelince solcusu da, sağcısı da, dindarı da, milliyetçisi de ve hangi milletten olursa olsun bu coğrafyada yaşayan ya da kendini bu coğrafyaya ait hisseden herkes vatan sevdalısı; bayrak sevdalısı. E hani ya? Devletin desteğimize ihtiyacı olduğu, birlik beraberlik olunması gereken bu günde yangına körükle gidilmiyor mu? Terörün suçlusu devlet, iktidar diyecek kadar birilerinin oyununa gelinmiyor mu? Siz iktidar olsaydınız ne yapardınız? Askere, polise elini kolunu bağla otur mu derdiniz? O iktidar, bu iktidar, sen, ben meselesi değil bu hepimizin meselesi…

Kedinin ciğere baktığı gibi yurdumuza bakanlara, birlik beraberlik olup cevap verme günüdür bugün. Sadece bu güne mahsus da değil bu yaşanan terör olayları, yakın tarihimize baktığımızda görebiliyoruz.  Topla tüfekle bizi yok edemeyen gözü çıkasılar, birbirimize düşürüp kendi kendimizi yok etmemizin hayalini kuruyorlar. İlk önce, içimizde bir sorunun var olduğuna inandırıp sonra birbirimizi yedirmeye çalışıyorlar.  Türkiye düşmanlarının yazdıkları senaryonun ana fikri hep aynı, isimleri değişiyor sadece; bazen sağ- sol çatışması oluyor senaryonun adı, bazen Türk-Kürt sorunu, bazen Alevi -Sünni, inançlı-inançsız vs. Onlar artık bu topraklarda senaryolarına oyuncu bulamasınlar…

Hani diyorum ya, ilk önce bir sorunun varlığına inandırılıyoruz sonra da sanki birileri o sahte sorunu meydanlara dökülüp, orayı burayı kırıp, yakıp yıkıp, kurşun sıkıp, Cumhurbaşkanına, Başbakana küfür edip çözecekmiş gibi gösteriliyor. Ulan size mi kaldı benim ülkemin sorunlarını düşünmek? Elbet vardır, ufak tefek demokratça, insanca çözülecek sorunlar her ülkede olduğu gibi. Yeter ki sorun bağımsızlık sorunu olmasın. 

Tabi ki bunca kargaşa içinde ülkemizdeki birçok gelişmenin de üzeri çizilmeye çalışılıyor fırsattan istifade. Bir hatırlayalım isterseniz?

Konuşma özgürlüğü sorunu var deniyor. Hayır, Cumhurbaşkanına her lafı söyleyebiliyorsunuz.

Yol sorunu var deniyor. Hayır, hatırlayın üç saatlik mesafelere nasıl dolambaçlı tek gidiş gelişli patikalardan altı saatte gidebildiğinizi.

Sağlık sorunu var deniyor. Önceden hayali bile güç olan sağlık hizmeti evlere kadar gelebiliyor. Yatağa bağımlı hastalar apartmanın kaçıncı katında olursa olsun, evinde tedavisini yaptırabiliyor ve gerektiğinde ambulansla hastaneye götürülüp getirilebiliyor.

Yeter ki sigarayı bırakmak isteyin, devlet maliyeti hiç de ucuz olmayan sigarayı bıraktırma ilaçlarını ücretsiz veriyor. Artık kapalı mekanlarda sigara içilmiyor, hiçbir hamile kadın iş yerinde başkasının sigara dumanından boğulmuyor.

Ve sen ben farkı olmasın deyip, fırsat eşitliğini savunanların tepki göstermesine çok şaşırdığım “eğitimde fırsat eşitliğini sağlamayı hedefleyen” dershanelerin kapatılması. Dershane ne demekti? “Ben devlet olarak iyi eğitemiyorum, birileri benim eksiğimi kapatsın, parası olmayan da eksiğiyle kalsın.”

İnanç sorunu var deniyor. Yoo herkes inandığı gibi özgürce giyiniyor, istediği kılıkta işinde çalışabiliyor, okuluna gidebiliyor. Özgürce ibadetlerini yapabiliyor. Neydi o günler, saça sakala karışma, kravat takma zorunluluğu, başörtü yasağı… Tek tip insancılık bitti. Yıllarca iki dirhem bir çekirdek olduk da ne oldu? Gelişmiş ülkeler saçıyla, sakalıyla, özgürlüğüyle solladı bizi.

Kürt sorunu varmış. Yoo,  akrabalıklar kurulmuş, evlilikler yapılacak kadar sorunsuzuz. Kimi kimden ayıracaksınız?

Çok az kaldı. Ama hala düşünmek için zamanınız var. Şimdi soruyorum, son kararınız mı? Emin misiniz…?