Liseye gittiğimiz dönemlerde “kimya dersinde” en çok sıkıntı çektiğimiz konu elementlerin simgelerini ezberlemek olurdu.

Bin bir türlü elementi ezberleyip sınavlara hazırlanmak her öğrencinin kâbusuydu. Her imtihanda da mutlaka bir elementin simgesi sorulurdu.

Haliyle bütün öğrencilerin en çok bildiği de yaşamın kaynağı en çok tükettiğimiz “suyun” simgesi olurdu.

Tabi o dönemde bildiğimiz iki tür su vardı. Bir “Çark Suyu” ki çeşmelerimizden tertemiz o akardı.

Bir de araçlarda cam şişe içinde koca “damacanalarda” satılan İzmit’in meşhur “Çene Suyu…”

Gerçi belirli bir zamana kadar bizim evimize “Çene Suyu” hiç girmedi. Zira çeşmelerimizden akan “Çark Suyu” öyle temizdi ki içmeye doyamazdık.

Dolayısıyla belirli bir yaşa kadar İzmit’in o meşhur “Çene Suyu’nun” tadını tatmak hiç nasip olmadı.

Ne zaman “Çark Deresi’nin” kenarı “deri fabrikaları” dolup kanalizasyonunun bir bölümü de “Çark Deresi’ne” bağlandı işte o zaman “Çene Suyu” ile tanıştık.

Ogün bugün de neredeyse şehirdeki bütün evlerde şebekeden gelen “çeşme suyu” içilmez oldu…

Amacım su ile ilgili nostalji yapmak falan değil. Ama içme suyu kaynaklarımızı ne kadar hovardaca kullandığımızda ortada.

Dünyanın en değerli su kaynağı olan “Sapanca Gölü” gibi bir rezerv bugün arıtılmadan içilemiyor.

Geçtiğimiz günlerde NASA’nın özellikle Türkiye’ye yönelik ciddi ve bir o kadar da ürkütücü uyarısı oldu.

O uyarıda Türkiye’deki içilebilir “su kaynaklarının” hızla tükendiği ve önümüzdeki 10 yıl içinde ciddi sıkıntıların yaşanacağı belirtildi.

Bunda en büyük etken yağışların azalması ve “artezyen” dediğimiz “yer altı sularının” azalması olsa da çevre kirliliği de önemli bir faktör…

Bunun en güzel örneğini “Çark Deresi” teşkil ediliyor. Çok değil çocukluğumuzu sulayıp, kana kana içtiğimiz “Çark Deresi” artık resmen “lağım” akıyor.

Sonra gençliğimizde aşık olup içmeye doyamadığımız “Sapanca Gölü” bugün “makineye” bağlı “temizlenerek” yaşamını sürdürüyor.

Hani Büyükşehir Belediyesi’nin SASKİ vasıtasıyla kurduğu tesislerde “Sapanca Gölü’ne” işlem yapmasak bu suyu bahçe sulamasında bile kullanamayacağız.

Evlerimize kaliteli su gönderebilmek için bir zamanlar dünyanın en kaliteli “içme suyu” olan “Sapanca Gölü’nü” tam altı arıtma tesisinden geçiriyoruz.

Bunun için de tamı tamına 27 milyon liralık masraf ediyoruz. Buna rağmen “Sapanca Gölü’ndeki” o tadı bulamıyoruz.

Korkarım böyle giderse “Sapanca H2O’su” hafızalarımızda sadece bir “kimya formülü” olarak kalacak. Bir zamanlar kana kana içtiğimizi hatırlamayacağız…