İYİ Parti Sakarya Milletvekili Aday Adayı Asena Aslan Burak'ın röportajı şu şekilde:

-Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Asena Aslan Burak; 40 yaşındayım, evli ve iki çocuk annesiyim. Sakarya Anadolu Lisesi mezunuyum. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. 2001 yılından bu yana serbest avukatlık yapmaktayım. Adapazarı’nda hukuk büromu 2003 yılında açtım, daha öncesinde de İstanbul’da avukat olarak çalıştım.

-İYİ Parti ile tanışmanız nasıl oldu?

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’i zaten yakından takip ediyordum. Kendisinin  ve onun yol arkadaşlarının kuracağı bir hareket ile kendilerinin arkasından gitme fikri bende oluşmuştu. İYİ Parti Sakarya İl Teşkilatının kurulma aşamasında sevdiğim ve partinin kurucu üyesi olan bir meslektaşımın bana parti kurucu üyesi olmamı teklif etmesi üzerine partim ile tanışmış oldum.

-Neden İYİ Parti?

İYİ Parti bir cesurlar hareketi ve vatanseverler hareketidir. Büyük kitleleri etrafında toplayacak meziyetleri kendisinde bulunduran bir lidere sahip olmak her partiye nasip olmaz. Lider olarak aradığım özelliklere sahip bir lidere sahip olması ve genel idare kurulunun çok kıymetli ve alanında uzman kişilerden oluşması yanında, İYİ Partinin ilkeleri ile kendi ilkelerim örtüştüğü için İYİ partideyim. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve değerleri ile üniter yapıyı koruma amacı Parti Programımızda amaçlarımız başlığında ilk sırayı almıştır.

Bunun yanı sıra partimizin Parlementer sistemi yaşatmayı kati surette amaç edinmesi ve parti programında amaçlar kısmında yer alan ‘Bağımsız ve adil bir yargıya kavuşmak’ amacında olması, inançlara saygı ve ifade özgürlüğünü sağlayacak olmasını ve bunları sözde değil, özde yapacağına güvenimin tam olması ve daha bir çok nitelikli amacın ve ilkenin parti programında yer alıyor olması beni İYİ Partiye hem akıl bağı ile hem de gönül bağı ile bağlamıştır.

-Sakarya ve Sakarya’da siyaset sizin için ne ifade ediyor?

Sakaryalı olarak Sakarya’nın hiçbir zaman ne siyaseten ne de yönetim açısından hak ettiği yere ulaşamadığına inanmışımdır. Bunda tabi ki siyasilerin yaşadığımız bu şehrin ve bu şehir insanının isteklerine ve çabalarına duyarsız kalması etkili olmuştur. Bir siyasetçi öncelikle ülkesinin menfaatleri için, devletinin menfaatleri için çok ama çok çalışmalıdır sonrasında ise vekil seçilmiş olduğu bölge için de çok çalışmalıdır. Halkın sorununu dinlemeli ve bu soruna muhakkak çözüm bulmalı ya da buldurmalıdır. Bir siyasetçi yerelde kendi ilini, genelde ülkesini en yaşanır şehir ve ülke haline getirmek zorundadır. Kişi bunu yapacak niteliklere sahip değil ise gerek milletvekilliğine gerekse belediye başkanlıklarına talip olmamalıdır.

Siz bu görevlere talip olup da ülkenizin, halkınızın, şehrinizin, hemşehrinizin sıkıntılarına kulak tıkamak, bunları görmezden gelmek lüksüne sahip olamazsınız. Gerek yerel yönetim anlamında gerekse genel idare anlamında, Sakarya bir çok sorununa Ankara’da çözüm bulamamıştır. Örneğin Sakarya Adliyesi merkezden çok uzaktadır. Bu konuda Sakaryalı olup da rahatsız olmayan bir kesim bulamazsınız. Adliyenin merkeze getirilmesi için gerekli girişimler, gerek geçmiş baro yönetim kurulları tarafından gerekse mevcut yönetim kurulunca yapılmasına rağmen hiçbir olumlu sonuç alınamamıştır.

TOKİ hemen her ile konut yapmaktadır. Ancak Sakarya’da merkezde yaptığı konutlar, diğer illere nazaran işçilik açısından ve görsel açıdan daha kötüdür. Buna rağmen TOKİ geri ödemesi en yüksek olan konutlar da maalesef Sakarya’dadır.

Sözü uzatmamak için sadece iki başlığa değindim; bu verdiğim örnekler yerel ve genel yönetimin ve siyasetin Sakarya’yı ne kadar önemsemediğinin altını çiziyorum önemsemediğinin ve Sakarya’nın siyaseten ne kadar iş halledemediğinin açık bir göstergesidir.

-Türkiye'de eskiden siyasetçi profilinde genelde erkek figürleri ön plandaydı. Kadın siyasetçi olmak nasıl bir algı oluşturuyor?

Türk kadınının gerek siyasette gerekse devlet yönetiminde etkin olması, önde olması fikri bana hiç de yabancı değil. Örneğin tarihimizde Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış anlaşmasını Mete Han’ın hatunu imzalamıştır. Bizim ilimizde, töremizde kadın anne olduğu kadar, devlet yönetiminde söz sahibi bir hakan (hatun), savaşçı bir kahramandır da.

Yine büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk de Türk Kadını’na ilk olarak 1930 belediye seçimlerine katılma hakkı, sonrasında da bu yılları takiben milletvekili seçme ve seçilme hakkını tanımıştır. Türk kadını henüz Avrupa’nın birçok ülkesinde seçme ve seçilme hakkına sahip olmayan hemcinsi var iken, kendisi bu hakka onlardan daha erken sahip olmuştur.

Bu sebeple kadın olarak siyasetle uğraşmak, devlet yönetiminde etkin rol almak benim töremden ileri gelir.

Kadın dürüsttür, kolay söz veremez, verir ise de sözünü ne yapar eder mutlaka yerine getirir. Kadınların siyasette var olması, sayıca çok olması inanın siyasete, dürüstlük, şeffaflık, nezaket, akıl ve vicdan ile hareket edilebilirlik getirecektir.

Devlet yönetiminin, siyasetin Türkiye’de iyiye gidebilmesi için, siyasete ve yönetime acilen bir kadın eli değmesi gerekmektedir. Bu el Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in elidir. Arkasından biz kadın milletvekili aday adaylarının adaylığı ile kadının toparlayıcılığı, kadının bilgeliği, kadının vicdanı, kadının dürüstlüğü, kadının adaleti ve kadının kol kanat germesi ile Türkiye İYİ olacak inşallah.

Kadın siyasetçi olmak, halkta siyasetin şeffaflaştığı, siyasete dürüstlüğün geldiği, siyasete nezaketin, aklın ve vicdanın girdiği algısını oluşturuyor.

-Hem kadın, hem eş, hem de annesiniz. Yoğun siyasi çalışmalar yürütüyorsunuz. Bunların üstesinden nasıl geliyorsunuz?

Programlı, pratik ve çalışkan bir insan olduğuma inanırım. Ancak en önce anne ve babamın duasının benim üzerime olduğunu bilirim. Her işim Allah’ın izni ile kolaylaşır. Devletim için milletim için çıkılmış bir yolda koşturmak beni yormaz.

-Eşiniz bu yoğun siyaset temponuzda yanınızda mı?

Kadın dürüsttür dedik, dürüstlükle ifade edeyim, eşim ile aynı siyasi görüşte değiliz. Ancak her ne kadar farklı siyasi düşüncelere sahip isek de eşim çıktığım bu yolda benim tam anlamı ile yanımda. Bunu da bana eksiksiz hissettiriyor. Aile olmak böyle bir şey. Eşim nezaket sahibi ve saygılı bir insandır. Çocuklarım da fanatik bir şekilde arkamdalar. Partimizin şarkısı ‘Bak iyiler var’ çocuklarım tarafından ezberlenmiş durumda ve sürekli nakaratı evde söyleniyor. Nakarat şöyle; "Gözleri yıldız gibi, kaşları hilal, sanki Mustafa Kemal bizim çocuklar.’’

-Siyaseti bir kenara bırakarak sıradan bir vatandaş olarak baktığınızda "Sakarya şu sorunlar çözülse" dediğiniz noktalar var mı?

Sakarya’da eğitim son 10 yılda çok kalitesizleşti. Bunu bir vatandaş olarak ben söylemiyorum. Geçmiş yılların verileri söylüyor. Eğitim başarısında ülke genelinde başarı sıralamasında 1998‘li yıllarda ilk 20 il arasında olan Sakarya 2000’li yıllarda ve halihazırda ülke sıralamasında son çeyreklerde yer almaktadır.

Sakarya’nın doğal güzellikleri ön plana çıkarılamamış, ilimiz turistlik şehir haline getirilememiştir. Sakarya’nın iki önemli gelir kaynağı olan tarım ve hayvancılıkta verimlilik her geçen gün daha da azalmaktadır. Maalesef ki Sakarya’da uyuşturucu sorunu vardır. Küçük bir şehir olmasına rağmen trafik sorunu büyük şehirlerinkini aratmamaktadır. Sakarya’da yollar yap boz tahtası olmaktan kurtulamadı. Sürekli bir kazı çalışması var. Deprem bölgesi olmasına rağmen depremden korunmaya veya depremde hasar almamaya yönelik hiçbir ciddi çalışma yoktur. Maalesef ki köylerden şehre göç var, köylerde genç nüfuz çok azaldı. Bu bir sorundur. Tarım şehri burası tarım! Bu gidişle köylerde verimli topraklarını ekip biçecek insanımız kalmayacaktır. Sözü uzatmamak için değinemediğim birçok sorunu var daha Sakarya’nın.

-Sizce bu sorunların çözüm noktası konusunda neler yapılabilir?

Hiçbir şey çözümsüz değildir Allah’ın izni ile. Siz devletin imkanlarını, halkın hizmetine seferber ederseniz, bu iş bölümünde bürokraside ve ihalelerde yandaşçılığı bir kenara koyup liyakati esas alırsanız ve her alanda, tarımda, hayvancılıkta, eğitimde, hukukta, yerel hizmetlerde, alt yapı çalışmalarında, yol çalışmalarında işleri işin ehline bırakırsanız ve amacınızı halka hizmet edinirseniz en kısa sürede işlerin hızla düzeleceğini görürsünüz.

-Milletvekili olduğunuzda halkla daha yakın temas halinde olmak için ne gibi fikirleriniz var?

Devlete ve halka hizmet için bu yola çıktım. Vekillik Türkiye’nin vekilliğidir. Ancak bir vekil olarak seçime girmiş olduğunuz bölgenin sorunlarını ve sıkıntılarını gidermek de asli görevlerinizdendir. Bu sıkıntıları, sorunları ve çözüm yollarını bu bölgeye uğramaz iseniz, köylünün, şehirlinin, esnafın, çiftçinin, muhtarın, öğrencinin, velinin kısacası; halkın yanına gelmez iseniz öğrenemezsiniz ve öğrenemediğiniz sorunu da çözemezsiniz. Seçimden seçime yüzünü görebildiğimiz vekillerden olmayacağımı çok iyi biliyorum, çünkü bir vatandaş olarak ben bu durumdan çok rahatsızım. Bir vekil haftanın belirli günlerini iline, Sakarya’ya ayıracak ve sorun tespiti yapacak. Yapmakla kalmayıp bu sorunları en kısa sürede çözecek ya da çözdürecek.

Sakarya’nın kapısı, hanelerin kapısı, görüşü ne olursa olsun Sakarya’nın vekiline açık olacak çünkü o vekil sadece partilisinin değil tüm Sakarya’nın, tüm Türkiye’nin vekili olduğunu hissettirecek. Sen 'A' partisindensin, "Senin derdin beni ilgilendirmez" demeyecek, deme hakkı yok. Vekilin maaşı ödenirken, 'A' partili Ayşe’nin, 'B' Partili Mehmet’in, 'C' Partili Hatice’nin vergileri de katkı sağlıyor maaş ödemelerine. Vekilin telefonu açık olacak, bırak asilin olan vatandaş seni arasın, oy isterken halka ‘ağam, paşam’ fakat oy verdikten, iş bittikten sonra ‘sen kimsin Hasan ağa’ diye bir şey yok.

-Son olarak Sakaryalılara bir mesajınız var mı?

Sakaryam; Kararı sen vereceksin,

Kötüye dur diyeceksin,

İnan yine güleceksin,

Bak İYİ’ler var!