Bence bu bağış işi çok yerinde bir iş oldu. Keşke genel ve yerel seçimlerde de partilere böyle bağış toplama imkânı verilse.

Partiler veya adaylar çıkıp programlarını açıklasın ve isteyen vatandaş da gidip beğendiği programa veya adaya göre bağışını yapsın.

Hem böylelikle devlet olarak siyasi partilere yapılan devlet yardımı” vatandaşın sırtında kambur olmaktan çıkar…

Bunun bence siyasi hayatımıza en büyük faydası da irili ufaklı hatta daha adını sanını bile bilmediğimiz birçok partinin tarihe karışması olur.

Ne o öyle. Ortalık siyasi partiden geçilmiyor. Birçoğu da “tabela partisi” olmaktan öteye gitmiyor.

Ne doğru dürüst “tüzükleri” var, nede plan ve programları. Kuruluş amaçları da belli! Amaç, “devletten yardım alabilmekten” başka bir şey değil.

Bir başka amaçları da siyasi parti adı altında “illegal” bir şekilde “kumar oynatmak” ve başka bir takım işlerle uğraşmak…

Neyse biz gelelim Cumhurbaşkanı adaylarına yapılan bağışlara. Malum Cumhurbaşkanı adayı olarak üç isim bulunuyor.

Her biri için açılan hesaplara vatandaşlar gidip belirlenen miktarı aşmamak kaydıyla para yatırabiliyor.

Yapılan bağışlar sırasında bu üç aday ile ilgili ez fazla gündeme gelen isim de hiç kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğan oluyor…

Öyle kişiler Erdoğan’a bağış yapmak için sıraya giriyor ki, ister istemez haber konusu ve ilgi odağı oluyor.

Kimi geliyor “kefen parasını” yatırıyor, kimi “çocuğunun düğün parasını” veriyor, kimi de “ev için biriktirdiği parasını” hediye ediyor.

Hatta çocuklar bile Recep Tayyip Erdoğan’a bağış yapmak için kuyruğa giriyor. Cebinde “20 TL” harçlık bulunan soluğu bankada alıyor…

Doğrusunu söylemek gerekirse ben bu samimi havayı diğer her iki adayında yakalayabildiğine şahit olmadım.

Ne Selahattin Demirtaş, nede Ekmeleddin İhsanoğlu’nun vatandaşlardan canı gönülden bağış aldıklarını sanmıyorum.

İnsanlara bakıyorum da özellikle Ekmeleddin İhsanoğlu’na bağış yapanların yüzünde sanki bir “tıpış, tıpış” ifadesi var…

Yapacak bir şey yok. Bu iş gönül işi gönül! Sen insanların karşısına “çikletten çıkartıp” bir aday dikte edersen “çatı destekçilerinden” bile teveccüh göremezsin.

Öte yandan, şayet yasalar “yurt dışı bağışları”mümkün kılsaydı, bugün birçok ülke Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek için birbiriyle yarışırdı.

Böylece bu birçok ülke arasında “İhsanoğlu’na seve, seve kim bağış yapar” sorusu da cevabını bulmuş olurdu. Yanılıyor muyum…?