Adapazarı şehir merkezinde trafik dendi mi bütün tüylerim diken diken oluyor.

Direksiyon başına geçmek zorunda kaldığım durumlarda, yol boyunca içimdeki sesi susturabilmek için kendimle mücadele ediyorum.

Şehirde trafiği bu hale getirenlerin o kadar çok kulaklarını çınlatıyorum ki, tahmin bile edemezsiniz.

Trafikte içindeki sesle mücadele eden sadece ben değilim.

Çünkü birçok sürücünün el kol hareketlerinden, tepkisinden bunu anlamak hiç de zor olmuyor.

Hele bazıları var ki, içindeki sesi dışarı vurup, ana avrat sövüyor. İşte o zaman al sana trafikte kavga.

Bu durum her gün, her an böyle.

Zaten köstebek yuvasına dönmüş cadde ve sokaklarda ilerlemekte zorluk çekerken, bir de trafikte yaşanan keşmekeş üzerine tuz biber oluyor.

Bu arap saçına bir de okul servisleri eklenince, vay sürücülerin haline.

N’oldu bu şehrin trafiğine?

Kim berbat edip, içinden çıkılmaz bir hale soktu bu şehirdeki ulaşımı?

Hiç yalansız saat 17.30’da 1. Hemzemin geçitten, Sedat Kirtetepe Caddesi’nin başına ulaşmak için tam 5 tane kırmızı ışıkta beklemek kadar saçma sapan bir durum olamaz.

200 metrelik yolu 20 dakikada gidememek, bu şehrin ulaşımda yaşadığı çok büyük bir ayıptır.

Bu şehri yönetenler, bu trafiği bu hale getirenler, bir avuç Adapazarı’nda, İstanbul trafiğinin stresini bu insanlara yaşattıkları için mutlu mudurlar acaba?

Bir de hep merak ederim, kendileri bu trafikte ilerleyemedikleri zaman ne hissetmektedirler? 

Yazacak şey, söyleyecek söz çok.

Ama maalesef insan her aklına geleni dillendiremiyor işte.

Çünkü herkes dönüp eserine bakmak ve özeleştiri yapmak yerine, doğruları yazıp gündeme getirenleri düşman biliyor.

Bu şehri yönetenler lütfen artık trafikle ilgili ciddi bir düzenleme yapın. Zaten daracık olan yollarda, iki ve üçüncü sıra parklara müsaade etmeyin. Ya da yolları daraltmayın.

Zira şehir merkezi, özellikle de akşam saatlerinde kulaklarınızı çınlatan onlarca sürücüyle doluyor.