Geçtiğimiz hafta bir öğrenci servisine “pompalı tüfekle” saldırıda bulunuldu. Hem de içinde 12 öğrenci varken.

Üstelik bahane de çok basit! İçinde 3 gencin bulunduğu özel otomobil öğrenci servisine arkadan çarpınca olanlar oldu.

Kaza sonucu öğrenci servis şoförü ile gençler arasında gereksiz bir tartışma çıktı ve tartışma yaşandı…

Gençler öğrenci servis şoförüne saldırıp hızlarını alamayınca, olay yerinden uzaklaşmaya çalışan öğrenci servisine ateş açtı.

Araçlarındaki “pompalı tüfekle” öğrenci servisine ateş eden gençler aracı resmen delik deşik etti.

Neyse ki “pompalı tüfekten” çıkan saçmalar öğrencilere isabet etmedi de üzücü bir hadise yaşanmadı…

Yahu n’oluyoruz ya! Alt tarafı basit bir maddi hasarlı kaza. Bu tür kazalar şehirde hemen hemen her gün oluyor.

Tutarsın karşılıklı bir maddi hasarlı kaza tutanağı olur biter. Sonrasını ise araçların “sigorta” şirketi halleder.

Bağrışmaya, tartışmaya, kavgaya hele hele içinde öğrencilerin bulunduğu araca ateş etmeye hiç gerek yok…!

Bu kadar gerginlik, kin ve öfke neyin nesidir anlamak mümkün değil. Biz hiçbir işi konuşarak çözemeyecek miyiz?

Sakin sakin konuşup meseleyi tatlıya bağlamak varken hemen kaba kuvvete ardından da silaha sarılmak da ne oluyor?

Sanki “sudan bahaneler” bulup da birbirimizin gözünü oymak için adeta fırsat kolluyoruz. Olacak iş değil…!

N’oldu, neyi çözdünüz? İçinde öğrencilerin bulunduğu okul servisine pompalı tüfekle ateş açtınız da elinize ne geçti?

Karşılıklı konuşup bir iki “tatlı dille” halledilecek küçücük bir mesele büyüyüp mahkemeye intikal etti.

Mahkemenin gençler hakkında verdiği karar ne oldu bilemiyorum ama durduk yere başlarına iş aldılar…

Netice itibariyle bu kadar gerginlik ve en ufak bir şeyde “öfke patlaması” yaşamak hiç hayra alamet değil.

Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle, birbirimize “tahammül” etmeyi öğrenmedikçe bu olay ne ilk olur ne de son!

Nitekim “şehir eşkıyalığı” işin en kolay tarafı! Vur, kır, geç. İyi de nereye ve ne zamana kadar…!