Kanser hastalığının her sene milyonlarca insanı zamanından önce öldürdüğüne dikkat çeken Kırdar, kanserin kalp hastalıklarının hemen peşinden 2. büyük hastalık olduğunu belirtti.

Kadınlar daha riskli

WHO’nun (Dünya Sıhhat Örgütü) verilerine göre insanların dörtte birinin kansere yakalandığını, erkeklerde kanser ölümlerinin başında akciğer kanseri, kadınlarda ise meme kanseri geldiğini kaydeden Kırdar, “Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücreler arasında, çeşitli etkenler sonucu kontrolsüz şekilde çoğalan ve başka organlara yayılma potansiyeli taşıyan hücrelerden meydana gelen tümöral oluşumdur. Meme kanserine hangi etkenlerin neden olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak günümüze kadar yapılan çalışmalarda, yüksek olasılık gösteren bazı faktörler belirlenmiş bulunuyor. Bazı kadınlarda genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonları (genlerde kansere eğilim yaratan bozukluklar) meme kanseri riskini artırırken, diğerleri kadın olmak dışında bir risk faktörü taşımıyor” dedi.

Risk faktörleri

Risk faktörlerini de sıralayan Beyhekim Hastanesi Başhekimi M. Medar Kırdar, bunların başında cinsiyet geldiğini ifade etti. Kırdar, “Meme kanseri en sık kadınlarda görülüyor. Erkeklerde görülme oranı, yüzde 1’den daha az. İkinci etken yaş. Meme kanseri çoğunlukla 50 yaş ve üzerinde görülüyor. 35 yaş ve altında rastlanma sıklığı daha az. Bir diğer etken aile hikayesi. Özellikle anne tarafından 1. derece akrabasında (anne, teyze, anneanne, kızı) meme kanseri hikayesi olması önemli bir risk faktörü kabul ediliyor. Bu akrabaların meme kanserine menopoz öncesi yakalanmaları ve/veya çift taraflı meme kanseri olmaları, riski daha da artıyor. Meme kanserine yakalanma risklerinden biri östrojen hormonudur. Bir kadın ilk adetini ne kadar erken görürse (örneğin 12 yaştan önce) ve menopoza ne kadar geç girerse (örneğin 55 yaş), meme kanserine yakalanma riski o kadar artıyor. Doğum kontrol hapı kullanmanın da, çok düşük oranda olsa bile meme kanseri riskini artırdığı düşünülüyor. Menopoz sonrası hormon tedavisi de etkinlerden biri. Menopoz dönemindeki, sıcak basması gibi sorunların önlenmesi amacıyla kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarınca uzun süreli reçete edilen (5 yıl veya daha fazla süreyle) östrojen ve medroksiprogesteron asetat içeren kombine hormon ilaçları, meme kanseri riskini sadece östrojen içeren hormon ilaçlarına kıyasla daha çok artırıyor. Meme kanseri hikayesi, bir kadının bir memesinde daha önce kanser gelişmiş olması, ileride diğer memesinde de kanser gelişmesi riskini yaklaşık 2 kat artırıyor. Işınlanma (radyoterapi), çocukluk çağında başka kanserler nedeniyle (lenf kanseri vb.) göğüs ışınlaması geçirenlerde, meme kanseri görülme sıklığı artıyor. Beslenme ve çevre faktörleri, yağ bakımından zengin beslenme şekli ve kilo alma, özellikle menopozdaki kadınlarda meme kanseri riskini artırıyor. Düzenli egzersiz ve fiziksel aktivitenin ise meme kanseri riskini azalttığı biliniyor” diye konuştu.

“Kişinin ailesinde meme kanseri öyküsü yoksa kanser riski yoktur” algısının yanlış olduğunu söyleyen Kırdar, “Meme kanseri olan kadınların yüzde 75’inin ailesinde meme kanseri öyküsü bulunmuyor. ‘Kadın’ olmak tek başına meme kanseri riski taşımak anlamına geliyor” dedi.

Sağlıklı yaşayın

Kırdar, “Kalitesi yüksek olduğu sürece, hastalar izleri daha az önemsiyorlar. Sağlıklı yaşayın, risk faktörlerinizi azaltın. İdeal kilonuzu koruyun. Kilo almak, meme kanseri riskini artırıyor. Bu etki, menopoz sonrası dönemde daha da belirgin hale geliyor. Bunun nedeni, menopoz sonrasında östrojen kaynağının esas olarak vücuttaki yağ dokusu olması. Yani kadındaki östrojenin büyük bir kısmı, vücuttaki yağ dokusunda sentezleniyor. Çalışmalar, fazla kiloların dağılımının da bu anlamda önemli olduğunu gösteriyor. Karın ve üst beden bölgesinde fazla kilosu olan kadınların, kilo fazlalığı basen ve bacak bölgesinde yoğunlaşan kadınlardan daha farklı bir hormon profiline sahip olduğu biliniyor. Araştırmacılar ise ilk tipteki kadınlarda meme kanseri riskinin daha yüksek olduğunu savunuyor. Kadınlık hormonu ilaçlarından mümkün olduğunca uzak durun. İleri yaştaki kadınlar, menopoz sonrasında başlanan hormon yerine koyma tedavileriyle (HRT) östrojen ve progesteron gibi kadınlık hormonları alıyorlar. Östrojenin yanı sıra progesteron da içeren kombine tedavilerin, sadece östrojen içeren tedavilerden daha riskli olabileceği düşünülüyor. Bu nedenle tıbbi gerekçeler olmadan hormon kullanılmaması gerekiyor” dedi.

Düzenli spor yapmak çok önemli

Düzenli olarak spor yapmaları konusunda kadınları uyaran Kırdar, “Düzenli olarak yapılan spor, kilo kontrolünü sağlıyor ve yüksek östrojen düzeyini dengeliyor. Ayrıca düzenli olarak yapılan sporun bağışıklık sistemini güçlendirdiği de biliniyor. Çalışmalar, menopoz öncesi dönemde haftada en az dört gün düzenli olarak spor yapmanın meme kanseri riskini önemli oranda azalttığını gösteriyor. Menopoz sonrası dönemde yapılan spor, daha da önemli hale geliyor. Çünkü bu dönemdeki kilo alımı, östrojen düzeyini yükseltiyor ve meme kanseri riskini artırıyor. Alkol tüketimini azaltın. Çalışmalar, her gün düzenli olarak alkol tüketenlerdeki meme kanseri riskinin, alkol tüketmeyenlere oranla yüzde 40 daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu bulgu, alkolün östrojen metabolizmasını etkilemesi ve kan östrojen düzeyini yükseltmesiyle açıklanıyor. Sigarayı bırakın. Sigara kullanımı, meme kanseri dahil olmak üzere birçok kanserin gelişme riskini artırıyor. Bu nedenle sağlıklı yaşamak için düzenli olarak spor yapmak ve sigara içmemek büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Meme kanseri ilaçla önlenebilir mi?

Meme kanseri açısından yüksek risk grubunda değerlendirilen kadınlarda önleyici hormon tedavisine başlanabildiğini söyleyen Kırdar, “Bu amaçla tamoksifen ve raloksifen etken maddelerini içeren ilaçlar kullanılıyor. Çalışmalar, yüksek risk grubunda olan kadınlardaki meme kanseri görülme sıklığının, bu tür ilaçlarla yüzde 50’ye varan oranda azaldığını gösteriyor. Kanın daha kolay pıhtılaşması başta olmak üzere bazı yan etkileri olan bu ilaçlara, klinik kontrol sonrasında hekim tarafından başlanıyor” dedi.