Prof. Dr. Mustafa Kösecik, bütün anne ve babaların doğumsal kalp hastalıklı çocuğu doğabilir, ancak aile bireylerinden birinde doğumsal kalp hastalığı varlığı bu olasılığı arttıracağını söyledi.
Çoğunluğu hafif olmak üzere yaklaşık bin canlı doğumdan 8 bebekte doğumsal kalp hastalığı görüldüğünü belirten Prof. Dr. Kösecik, “Genellikle hamileliğin erken evrelerinde organların gelişmeye başladığı dönemde oluşan doğumsal kalp hastalıkları, kulakçıklar veya karıncıklar arasındaki delikler, kapaklardaki darlıklar şeklinde olabileceği gibi, kulakçık veya karıncıklardan bir veya birden fazlasının olmaması gibi çok ağır bozukluklar şeklinde de görülebilir” dedi. Doğumsal kalp hastalığının oluşumu ile ilgili kesin nedenin bilinmediğini dile getiren Kösecik, “Kalıtsal yatkınlık ve çevresel etkenler arasındaki etkileşimin neden olduğu varsayılmaktadır. Nadiren hamilelikte kullanılan ilaç, alkol ve uyuşturucular veya geçirilen enfeksiyonlar doğumsal kalp hastalıklarına neden olabilir. Dolayısıyla gebelikte doktor önerisi dışında ilaç alınmamalı, sigara ve alkol kullanılmamalıdır” şeklinde konuştu.

DOĞUM ÖNCESİ TANI KONULABİLİR

Hamilelik sırasında yapılan tetkikler ile doğumsal kalp hastalıkları ile ilgili tanının konulabileceğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Kösecik, “Hamilelik sırasında yapılan fetal ekokardiyografi tetkikler ile bebeklerde doğumsal kalp hastalığı veya ritim bozukluğu olup olmadığı anlaşılabilir. Annede veya ailenin diğer bireylerinde doğumsal kalp hastalığı bulunması, annenin hamilelikte kızamıkçık gibi bazı enfeksiyonları geçirmesi, şeker hastalığının bulunması veya bazı ilaçları kullanmış olması ve kadın hastalıkları hekimlerinin önerdiği durumlarda anne karnındaki bebek kalp hastalığı yönünden gebeliğin 16. haftasından itibaren Fetal Ekokardiyografi ile değerlendirilebilir” diye konuştu.
Ağır kalp hastalığı olan bebeklerde ilk günlerden itibaren belirtiler görülebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kösecik, “Morarma, beslenme güçlüğü, hızlı soluk alıp verme, kilo alamama ve muayene esnasında üfürüm duyulması gibi bulgular olabilir. Hafif bozukluklar ise genellikle belirti vermezler. Bu hastalar başka nedenlerden dolayı doktora başvurulduğunda üfürüm duyularak tanı alırlar” dedi.

HASTALIĞIN TAKİBİNE DİKKAT EDİLMELİ
Hastalığın doğuştan itibaren çeşitli aralıklarla takip edilmesi uyarısında bulunan Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Kösecik, “Doğumsal kalp hastalıklı çocuklara yaşına uygun rutin aşılamaya ek olarak grip aşısı gibi bazı aşılar da yapılabilir. Bazı durumlarda kalbin infeksiyondan (infektif endokardit) koruması amacıyla antibiyotik verilir. Kalp hastalığı olan çocukların iyi durumda olduğunun belirlenmesi için düzenli aralıklarla izlenmesi çok önemlidir. Genel olarak ilk tanı aldığı dönemde ve ameliyat sonrası daha sık olmak üzere izleyen yıllarda daha seyrek aralıklarla kontrollere çağrılması uygundur” ifadelerini kullandı.

GÜNLÜK AKTİVİTELERDE KISITLAMAYA GEREK YOK
Doğumsal kalp hastalığı bulunan çocukların çoğunluğunda günlük aktivitelerinde kısıtlama gerekmediğini söyleyen Kösecik, “Çocuklar aksine kalbin performansının iyileştirilmesi için yüzme, bisiklete binme, koşma, ip atlama gibi fiziksel aktivite önerilebilir. Az sayıdaki kalp hastalığında aşırı efor gerektiren aktiviteler yasaklanır” şeklinde konuştu.

DOĞURGANLIK ÇAĞINDAKİ KADINLARA ÖNERİLER
Doğumsal kalp hastalığı olan annenin çocuğunda da bu olasılığın yüksek olduğunu vurgulayan Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr.  Kösecik, “Bebeklerin doğumsal kalp hastalıklarının yaklaşık yarısı da annenin kalp hastalığına benzer. Ameliyat edilmiş ve önemli bir kalp hastalığı bulunmayan kadınların çoğunluğunda hamilelik dönemi normal geçer ve doğumda sorun olmaz. Morarmaya yol açan doğumsal kalp hastalığı ve ağır kalp hastalığı olan bazı kadınlarda ise hamilelik ve doğum tehlikeli olabileceğinden gebelikten korunmaları gereklidir” ifadelerini kullandı.