Ramazanın gelişi ne kadar sönükse…

Akşamları da o kadar sönük geçiyor…

Bir tuhaflık var…

Gerçekten…

Geçen akşam iftarı çarşıda yaptım…

Eskiden iftar yapılan mekanlar çok fazlaydı…

Fakat şimdi yok…

Olanda da müşteri az…

Gece şehrin aydınlatmaları sönük ve cansız…

İftarı yaptığım lokantadan Orhan Cami’ye doğru geçtim…

Cami meydanında çay ocakları var…

Bu çay ocaklarından birinde çay içtim…

Çayımı yudumlarken, etrafı gözlemlemeye devam ettim…

Lakin yine eski ramazanlardaki kalabalığı göremedim…

Ve yine lambaların aydınlatmasında sıkıntı vardı…

Orhan Caminin oradan kalktım…

Eski AKM’ye doğru yürümeye başladım…

AKM’nin önünde açılan kitapçılara uğradım…

Biraz kitaplara bakayım derken şehrimizin roman yazarlarından (Ormanda Saklanan Günah, Kelebekler ve Aşkalar romanının yazarı) Firdevs Kaya ile karşılaştık…

Firdevs Hanım ve arkadaşı şair Nezmiyye Hicran ile birlikte tanıdık bir kitapçıda kitaplarını satıyorlar…

Kendisiyle biraz konuştuk…

Türkiye ve dünya gündeminden lafladık…

Firdevs hanım da benim Ramazanla ilgili söylediklerimin aynısını gözlemlediğini belirtti…

Yeni Romanı yakında çıkacak…

Daha doğrusu öykü türündeki bu romanı sonbahara doğru piyasaya sürecek…

Kitapçıdaki hoş sohbetten sonra kalktım…

Birinci geçide kadar yürüdüm…

Şehre bakıyorum ışıksız…

Her zaman söylüyorum…

Bir şehrin yüzü, modernliği ışıktır, ışık…

Işık yoksa o şehir ölü şehirdir…

Bu ramazan ayı cıvıl cıvıl geçmiyor…

Çarşıda bu ramazan akşamları geçmiş ramazanlara karşın zayıf ve neşesiz geçiyor…

Bir gariplik var…

Bunu hissediyorum ama çözemedim…

Ancak yine de hayra yormak gerek…

Sağlıcakla kalın…