Geçtiğimiz hafta Kocaali İlçesi’nde yine bir öğretmenin yol ortasında darp edildiği haberi geldi.

Üstelik bu sefer “şiddete” maruz kalıp darp dilen kişi sadece öğretmen değil aynı zamanda o okulun müdürü oldu.

İşin kötüsü bir öğrenci velisi ve yakınlarının saldırısına uğrayan okul müdürünün yanında çocuğu olduğu halde darp edilmesi işin şeklini de değiştirdi…

Doğrusu okul müdürü ile öğrenci velisi arasında nasıl bir “alıp veremedikleri” hesap vardı bilmiyoruz.

Ancak muhtemelen okul müdürü ile öğrenci arasında tatsız bir olay gerçekleşip konu velilere kadar intikal etmiştir.

Sonrası ise malum! Öğrenci velisi “vay” ile başlayan bir cümle kurduktan sonra okul müdürünü darp edip konuyu kendince halletti…

Haklı olarak okul müdürünün maruz kaldığın darp olayı sadece Kocaali İlçe’de değil bütün Sakarya’da “infiale” neden oldu.

Sadece Kocaali’deki öğretmenler ve sivil toplum kuruluşları değil tüm Sakarya bu darp olayına tepki gösterdi.

Bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına temenniler sunuldu ama bal gibi biliyoruz ki çok geçmeden yine bir öğretmen darp olayına maruz kalacak…

Peki, bu işin bir çözüm noktası yok mu? Belirli aralıklarla öğrenci velisi tarafından bir öğretmenin dövdüğü haberlerini okuyacak mıyız?

Evet, okuyacağız! Hatta bu “şiddet” olaylarının dozunu arttırarak devam ettiğine bile şahit olacağız.

İşin kötüsü böyle giderse sokak ortasında öğretmenlerin dövülme hadisesi artık hepimiz için olağan bir durum haline gelecek…

Maalesef millet olarak her işi kaba kuvvetle çözmeye kalkmak gibi hiçte hoş olmayan bir adet edindik.

Birisi bir yanlış mı yaptı? Çözüm kolay. Gücün yetiyorsa kıstır bir yerde ağzını burnunu bir güzel kır.

Yok, gücünün yeteceğine gözün kesmiyorsa, çağır birkaç kişiyi “ver gazı” sonrada sal vatandaşın üzerine…

Netice itibariyle evlatların anne ve babalarını darp edip yeri geldiğinde gözünü bile kırpmadan canına kastettiği bir toplumda yaşıyoruz.

Dolayısıyla bir öğrenci velisinin sokak ortasında öğretmeni, okul müdürünü darp etmesi böyle bir toplumda çokta fazla karşılık bulmuyor.

Öyleyse bizde sivil toplum kuruluşları gibi kolaycılığa kaçıp “öğretmene uzanan eller kırılsın” deyip “ne ektiysek onu biçtiğimizi” unutalım…