Türkiye’nin efsane Başbakanlarından Adnan Menderes, idam edilişinin 54. Yılında bir kez daha acıyla anıldı.

Menderes ve arkadaşlarının idam edilişi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde maalesef kara bir leke olarak durmaktadır.

Her ne kadar üzerinden yıllar geçtikten sonra Menderes’e ve arkadaşlarına büyük insafsızlık yapıldığı kabul edilse de, bu durum yaşananları düzeltmiyor.

17 Eylül, tarihimizde hiçbir zaman silemeyeceğimiz acı bir hatıra olarak yerini koruyor.

Medyadetay.com’un sıkı takipçilerinden bir okuyucumuzun bize gönderdiği ve o büyük acıyı anlatan yazısını sizlerle paylaşmak istedik.

İşte okuyunca sizlerin de duygulanacağını düşündüğümüz o yazı;

“Haksızlığı görüp de sessiz kalanın, haksızlığı yapandan hiçbir farkı yoktur. Ne yazık ki bizim insanımızın çoğunluğu öyle, güçlünün yanında yer alıyor hep. Sivil olsun asker olsun kim iktidar olduysa çoğunluk hep destekledi. Arada bir iki doğru sözü haykıran çıksa da hemen kafa koparmak adet oldu yıllarca ibret-i alem için…

Çocukluğumun o siyah beyaz ekranından hatırlıyorum; beş altı yaşlarında falandım. Başlarında şapka, omuzları kalabalık, çakı gibi adamların miting meydanlarında kalabalığın karşısındaki mutlu hallerini. Öylesine alkışlanıyorlardı ki konuşanın sözü bölünüyordu ve kurmayları “bekle bekle alkışlasınlar, devam edersin yine” diyorlardı. Bir tezahürat, bir tezahürat… Atatürk de böyle bir şeydi herhalde diye düşünüyordum çocuk aklımla.

Ve Menderes, yıllar sonra idamını aslında çok da yermeyen bir üslupla yapılmış belgeselleri hatırlıyorum.

Halkımızın ona “hadi” deyip iktidara taşıdığı, elleri patlarcasına alkışlayan insanların sevgi selini yararak zar zor yürüyüp geçtiği o görüntüleri. Yani güçlü zamanındaki, o mutlu günlerini, gülümsemesini, halkı selamlamasını…

Sonra sanık sandalyesindeki mülayim, naif duruşu, yaptığı açıklamaların dikkate alınmayacağını hayal bile edemeyen bakışı. İdama giden o yolda aslında sevmemiz gerektiğini düşündüğüm Mehmetçiğin, Menderes’in sımsıkı kollarına yapıştığı, sanki kaçacakmış gibi…

Düşünüyorum da ihtilal olduğunda meydanları dolduran, “ya yaya, şaşaşa, Kenan Paşa çok yaşa” diyen o kalabalık neredeydi cenazesinde? Neredeydi yargılanma sürecinde ve idam edilirken elleri kanarcasına alkışlayan, tek başına iktidara getiren halk Menderesi?

Seksen ihtilali olduğunda “akan kan durdu, sağ sol kavgası bitti çok şükür” diyen; Menderes iktidara geldiğinde “artık demokrat bir ülkeyiz, halk özgürlüğüne kavuştu, sivil idarenin gözünü seveyim” diyenler neredeydiler?

Çoğunluğumuz geçici sever, doğruluğu kanıtlanmasa da olumsuz bir iki haberde satar hemen ve güç neredeyse orada olur, çok yazık ki.

Tarihten ders çıkarmayız, hemen oyuna geliriz. Türkiye bir kaplumbağa gibi, ne zaman azıcık başını çıkaracak olsa, ya şşşiiişt derler, ya da sopayla vuruverirler bu tavşanlar. Dünyada hak ettiğimiz yeri bulur muyuz?

Keşke masal gerçek olsa…