Bir yerde küçük bir sarsıntı olsa içimizde “fırtınalar” kopuyor.

Hemen aklımıza “17 Ağustos Depremi’nde” yaşadıklarımız geliyor.

Aradan 21 yıl geçse de o gece yaşananlar bir türlü aklımızdan çıkmıyor.

Yıkılan binalar.

Kaybedilen yakınlarımız.

Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen dostlarımız.

Hepsi birer birer hafızamızda canlanıveriyor…!

***

Evet;

Çarşamba akşamı Manisa’da “5,6” büyüklüğünde bir deprem oldu.

Deprem zemine yakın bir mesafede meydana gelince şiddeti de fazla oldu.

Öyle ki;

Sakarya dâhil İstanbul ve bütün Marmara Bölgesi, Manisa’da meydana gelen depremi hisseti!

Hatta Sakarya’da yüksek binalarda oturan vatandaşlar daha fazla etkilendi…!

***

Tabi Manisa’da meydana gelen depremin ardından 212 “artçı” sarsıntı yaşanması endişelerimizi daha da arttırdı.

Hadi ana depremin ardından “artçı” sarsıntılar olur deyip kendimizi avutmaya çalışırken bu defa Ankara’dan gelen haberle daha bir telaşlandık.

Nitekim ilerleyen saatlerde Ankara’da da “4,5” şiddetinde bir deprem oldu.

Bu depremin ardından Ankara’da da “artçı” sarsıntılar yaşandı.

Toplam “12” artçı sarsıntı ile Ankara’nın da gece boyunca sallanması doğal olarak korkularımızı daha da arttırdı…!

***

İster istemez aklımıza o soru takıldı.

- Acaba.

Diye tedirgin bir bekleyiş içine girdik.

Zira meydana gelen depremlerin “fay hattının” tam da göbeğinde olmamız sebebiyle uzun süre üzerimizden tedirginliğimizi atamadık.

Neyse ki korkularımız yerini sakinliğe bıraktı.

Tabi bir sonraki deprem haberine kadar…!

***

Ne kadar korkarsak korkalım.

Bizim için zaman iyice daraldı.

Eninde sonunda “kâbusumuzla” tekrar yüzleşeceğiz.

Ama bugün ama yarın.

Bu şehirde yine bir deprem olacak.

Bundan kaçış yok.

Öyleyse korkularımızı bir kenara bırakıp mutlaka “tedbir” almalıyız…!

***

Peki;

Depreme hazırlıklı mıyız?

Yani “tedbirimizi” aldık mı?

Her ne kadar “17 Ağustos’u” çok çabuk unutsak da yaşadığımız acılar bizi bazı “tedbirleri” almaya yöneltti.

Son zamanlarda yapılan inşaatların kalitesi bu anlamda çok da kötü değil.

Hatta “iyi de” diyebiliriz.

Buna rağmen yaşanacak bir depreme çok da hazırlıklı olduğumuz söylenemez…!

***

Netice itibariyle “kum saatindeki” kum taneleri artık tükenmeye başladı.

Bunu görmek için “kâhin” veya “bilim adamı” olmaya gerek yok.

Öyleyse gelin öncelikle şu “hasarlı bina” konusunu artık çözelim.

- Az var.

- Çok var.

Demeden “hasarlı binaların” tamamını yıkalım.

Öncelikle de “hasarlı binalarda” hala oturmaya devam edenleri uyarıp boşaltalım.

Ondan sonra da diğer “tedbirleri” alalım.

Allah korusun yarın bu şehir şiddetli bir şekilde sarsıldığında sadece başkalarının değil hepimizin canı yanabilir…!