Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği konferans serisine konuk olan Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Ahmet Taşağıl, “Orta Asya’dan Anadolu’ya Türkler” konusuna değinen Taşağıl, sözlerine “Bir tarihçi araştırdığı konuyu önce kendisi kavrayıp, inanmalı ardından başkalarına anlatmalı. Tarihi konuları işlerken gerçeklerden uzaklaşmadan ve kendimiz emin olmadan sırf popülizm uğruna gerçekleri tahrif etmemeliyiz” dedi.

Türk tarihini daha iyi anlayabilmek ve öğrenebilmek için ana kaynaklara inmek gerektiğini düşündüğünü ve bunun için de Çince öğrendiğini söyleyen Taşağıl, “Çin yıllıkları ve Çinli devlet adamlarının hatıratlarından edindiğim bilgiler ışığında kitaplarımı kaleme aldım. Rahmetli Servet Somucuoğlu ile birlikte saha araştırmalarına başladık. Elde ettiğimiz bulgular ile Çin yıllıklarından okuduklarımızı bir araya getirip daha ciddi ve daha doğru bir tarih algısı oluşturma gayreti içerisinde olduk. Bunu büyük ölçüde başardığımızı düşünüyorum” diye konuştu.

Roma, Mısır, Yunan uygarlıklarının geride bıraktığı maddi mirasları örnek gösterip “Türklerin neyi var?” şeklinde sorular yöneltildiğini anlatan Taşağıl, “Türkler halen tarihte var.” cevabını verdiğini söyledi. Türklerin Orta Asya’dan Avrupa’nın ortası olan Macaristan’a kadar geniş bir alanda hareket ettiklerini, bu yüzden de bu bölgelerde yapılan kazılarda aynı kültüre ait birçok kalıntı bulunduğunu söyleyen Taşağıl, “Karadeniz’in üzerinden Balkanlar’a geçen Peçenekler bu bölgede 200 yıldan fazla etkili olmuşlardır. Yine Macaristan’da yapılan kazılarda Avarlardan kalma yüzlerce mezar bulunmuştur. Türkler yüzlerce yıl Avrupa’da var olmuş ve buranın tarihinde önemli rol oynamışlardır” dedi.

Türklerin M.Ö 700’lü yıllara kadar yerleşik bir hayata sahip olduklarını, ağaçtan yapılmış evlerde yaşadıklarını söyleyen Taşağıl, sözlerini şöyle
tamamladı: “Bölgede meydana gelen kuraklık ve kıtlıklar Türkleri sahip oldukları hayvanların karnını doyurmak için göç etmeye zorladı. Bu göçler sürekli bir yerden bir yere savrulmak şeklinde olmadı.
Kendilerine kışlak ve yazlıklar edindiler. Her boy sahiplendiği arazi arasında mevsimlik göçler yaptı. Göç süreleri ve mesafeleri uzun olan boylar sadece hayvancılıkla geçindi. Göç işlemini bir hafta gibi kısa sürede gerçekleştirebilen boylar ise ziraatla ilgilendi. Bu hayat tarzı yüzünden büyük şehirler kurmadılar, büyük tapınaklar inşa edemediler. Türkler ilmikli halıyı ilk bulan toplumdur. Onlar kurganlar ve balballar ile o günden bu güne mesajlarını ulaştırmışlardır.”