İlkokulda öğretmeninin geleneksel sanatları anlatırken  güzel yazı yazana ‘Hattat’ denildiğini söylediğini belirten Özgan, şöyle konuştu: “Ben, o gün yazımı güzelleştirmeye karar verdim bana da ‘hattat’ desinler istedim. Fakat yazımı güzelleştirmeye çalışırken daha çok bozmuştum, öğretmenimden azar işittim ve aynı gün hattat olmaktan vazgeçtim. Bir de minyatür sanatı vardı, öğretmenim anlatmıştı, küçük, şirin el yapımı resimler. Hattat olamasam da, minyatür yapabilirdim. Hemen kararımı verdim büyüyünce minyatür sanatçısı olacaktım. Aradan yıllar geçti, lisedeydim, okulumuzun kütüphanesinde, Türk edebiyatının büyük bir bölümünü okumuştum. Üniversitede edebiyat okuyacaktım, akademisyen olacaktım. Bütün hayallerim edebiyat ve sanat üzerineydi. Ama ben maceracı ruhumun sesine uyarak, bilerek isteyerek arkeoloji okudum.”

minyatur_sanatcisi2.jpg

Şiirlerin arasına yerleştirilmiş minyatürlere hayran hayran baktığını anlatan Özgan, şunları söyledi: “Minyatür yapmalıydım, en azından denemeliydim. Hemen araştırmaya başladım, kimden ve nasıl minyatür yapmayı öğrenebilirdim. Muhibbi rüzgarı beni Küçük Ayasofya'ya götürdü. Küçük bir yelkenliydim, rüzgarım ise çok büyüktü. Özcan Özcan ile tanıştım, bu sanata ilgi duyduğumu, öğrenmek istediğimi  anlattım, gözlerini yaptığı işten ayırmadan beni biraz dinledi, sonra ‘üzgünüm ders veremiyorum zamanım yok’ dedi. Hiç ısrar etmedim, müsaade isteyerek oturduğum sandalyeden kalkıp kapıya doğru yöneldim. Özcan Özcan elindeki fırçayı su kabına batırıp yıkadığı sırada birkaç mısra duydum, durdum, yarım kaldığı yerden devam ettim.

minyatur_sanatcisi3.jpgBaşka mısralar ve başka mısralar, duyduğum her mısra tanıdıktı, her defasında kaldığı yerden devam ettim. Artık sanat ve edebiyat hayatımın içindeydi. Elimde fırçayla, dudaklarımda şiirle minyatür sanatındaki yolculuğum başlamıştı.”

2006 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen, Türk-İslam sanatları yarışmasında, birincilik ödülüne layık görüldüğünü anlatan Özgan, “Bu ödül çalışma şevkimi güçlendirdi. Birçok karma sergiye katıldım. Birçok televizyon programına konuk oldum” dedi.

2000 yılında başlayan minyatür yolculuğuna,  yeni sergi hazırlıkları ile Küçükayasofya camisi bahçesinde yer alan Somuncu Baba isimli atölyesinde devam eden Özgan, sözlerini şöyle tamamladı: “İçinizde sanat ve edebiyat sevgisi  varsa bir gün mutlaka ortaya çıkar, buna engel olamazsınız.”