Konferansa Adapazarı Belediyesi AK Partili Meclis Üyeleri Nilgün Akman ve Halit Metin Müftüoğlu ile CHP’li Meclis Üyesi Haluk Akbay, Kültür İşleri Müdürü Hazan Kadir Kardaş, birim müdürleri, muhtarlar ile çok sayıda davetli dinledi.

"İslam’la ortaya çıkan ilk büyük gelenek"

İslam düşünce geleneğinde varlık hakkında konuşmayı üstlenen birkaç ana disiplin olduğu aktaran Prof. Dr. Ömer Türker, varlık üzerine tefekkür eden birkaç ana disiplin olduğunu bunların birisi kelam, diğeri ise felsefe ve tasavvuf şeklinde isimlendirildiğini dile getirdi.

Kelam geleneği İslam’la ortaya çıkan ilk büyük gelenek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Türker; “Kelam geleneği hicri ikinci yüzyılın başında çıktı. Fikir ayrılığına düşen Müslümanlar, büyük günah işleyen Müslüman tövbe etmezse kâfir olur dedi, kimisi günah imana zarar vermez insanda başka bir parçadır diye düşünen farklı görüşleri öne sürdü. Tabi bu tanımlamaları insan gerçekten özgür bir varlıksa yaptıklarından sorumluysa konuşabiliriz” diye konuştu.

İnsan özgür müdür?

İslam’da fark edilen ilk ciddi problemin insan özgürlüğü problemi olduğunu aktaran Türker; “Peki insan özgür müdür, insanı doğal dünyadan ayıran şey ne? Doğal dünyada gördüğümüz nedensel ilişkilerden bağımsız mıdır insan? Doğal dünyadan, toplumsal yapılardan, dinden ve kültürden özgür olup olmadığımızı tartışabiliriz. Mutlak kudret sahibi olan Allah her şeyi yaratıyor, eğer bu durum böyleyse insanın gerçek özgürlüğünden insanın kudretinden bahsetmek anlamlı mı sorusunu sorarlar. İnsan özgürlüğü problemi süreç içerisinde Allah’ın sıfatları sorununa dönüştü. Gerçekten Allah hakkında bilgi edinebilir miyiz düşüncesinden sonra erken dönemin âlimleri, daha sonra kelamcı olacak olan grup oturdular, bu sefer bir şeyi nasıl bilebiliriz sorusunu sordular” şeklinde konuştu.

Bilginin yeni kaynağı akıl

Kendimizi ne ile biliyoruz ve ‘ben varım’ cümlesinin kaynağı nedir sorusunu açıklayan Türker, “İnsanı hayvandan ayrıştıran en temel cümle ben varım cümlesi. Bu konuların üzerine derinlemesine düşünen âlimler, bilgilerin duyulardan ve haberlerden başka bir kaynağı daha var o da akıl. Bu ne vahiylerden öğrenilir nede duyularda bu tamamıyla insan meydana geldiğinde zihninde yaratılan temel bilgilere dayanır. Doğrudan yaratılan bir idraktir dediler. Böylece bilgi kaynaklarını tasnif ettiler. Akıl, vahiy ve duyular diye bilgi teorisini inşa ettiler. Âlimler doğal dünyanın bütün tespit edilebilen varlıklarını taksim ettiler, bunlar hakkında teorik açıklamalar ve nazari bir takım düşünceler geliştirdiler. Kelam ilmi aslında var oluşun tamamını sistemli bir açıklamaya kavuşturmak ve buradan Marifetullah’a ulaşmak için inşa edildi. Kelamın konusu mevcut olan bütün varlık, mesele ise bu mevcudun halleri. Kelamın çıkış noktası imamet bahsiydi ilk olarak, sonra gelinen noktada kelam bir doğa teorisine, bilgi teorisine ve bir ilahiyat disiplinine ulaştı. Kelamdaki konu sıralaması bilgi, yöntem, cevher ve arazlar diye nitelendirilen doğal dünya, Allah’ın zatı ve sıfatları, Peygamberlik, ahiret, esma-i şerriye ve imamet. Dolayısıyla kelam hicretin ikinci yüzyılın ilk yarısında bütün varlığı araştıran külli bir disiplin olarak kuruldu. Kelamı ilk kuranlar mutezile kelamcıları. Doğa Teorisi işte kelamın ana parçalarından birisi. Müslümanlar erken dönemde var oluşa ilişkin kuşatıcı bir tefekküre ulaştılar ve bu tefekkür üzerinden Allah’ın zatı ve sıfatları ve dinin temel bilgilerine ilişkin nasıl bir anlayış geliştireceğimizi ortaya koymaya çalıştılar” ifadelerini kullandı.

Kardaş’tan Teşekkür

Adapazarı Belediyesi Başkanı Kültür İşleri Müdürü Hazan Kadir Kardaş, konferansın sonunda Prof. Dr. Ömer Türker’e teşekkür ederek günün anısına hediye takdim etti.