Moderatörlüğünü Güray Süngü’nün yaptığı ‘Edebiyat Söyleşilerinin’ bu haftaki konuğu Yasemin Karahüseyin oldu. Katılımcılarla romana nasıl başladığını paylaşan Karahüseyin, edebiyat hakkındaki düşüncelerini belirtti. Yasemin Karahüseyin; “Yazmaya şiirle başladım. Lise zamanlarında ajandalarım vardı. Küçük küçük roman girişimlerinde bulunuyordum. ‘Ademin Kanadı’ isimli ilk kitabım bittikten sonra kendime ‘Ben artık roman yazarıyım’ dedim. Roman bana hem kendimi hem de etrafımdaki insanları keşfetme imkânı sunarken insanları anlamak için gayret göstermemi sağlıyor. Şiir ve roman yazarken hangisinde kendimi daha rahat hissedeceğimi düşündüm. Romanda daha rahat hissettiğimi fark ettim. Roman insanları anlamanın en güzel yoludur. Kendini yazarken rahat hissetmek edebi türler için çok önemli bir konudur. Normalde herkes romanı en kolay kategorisine koysa da ben buna inanmıyorum” diye belirtti.

"Bu yolu kendim buldum"

Karahüseyin; “Edebiyat dünyasıyla küçük yaşlarımdan beri tanışıyorum. Annem, ben küçükken bana kitaplar hediye ederdi. Annemin bu davranışı bende okuma isteğini güçlendirirdi. Eskiden bir yarışmaya katılmıştım. Ödül olarak herkese hediyeler verildi. O kitaplarla beraber resmen farklı bir dünyaya adım atmış oldum. ‘Suç ve Ceza’ romanı dünyaya olduğundan daha farklı bakmamı sağladı. Beni yazarlığa yönlendiren kimsede olmadı. Bu yüzden biraz debelendim ve bu yolu kendim buldum. Romanda insan tasviri yapmak oldukça zor bir iş. İnsanı çözümlemek, onlardan bir şeyler çıkarmak romanın içyapısını oluşturuyor zaten. Eski dönemlerden günümüze baktığımızda insanların saydamlıklarını kaybetmiş ve katmanlarının artmış olduğunu görüyoruz. Klasik dönem romanlarına baktığımızda yaptığımız şeyler doğru veya yanlış, iyi veya kötüyken şimdiki dönemde bunları bu kadar kolay çözümleyemiyoruz. İçyapısına kadar indiğimizde her an her şey çıkabiliyor” dedi.