Hanefî mezhebinin âlimleri dediler ki, (Mükellef) olan, yani âkıl, baliğ [cünüp olup gusül abdesti almağa başlayan bir yaşa gelmiş] olan ve hür olan Müslüman erkek ve kadının, şartları bulununca, zekât vermeleri farzdır. Zekât vermek, malı Müslüman fakire temlik etmekle olur. Yani, malı fakirin eline vermek lâzımdır. Fakir ve âkıl olan yetime velisi yemek yedirse, zekât yerine geçmez. Yemeği yetimin eline verse veya velisi bu yetimi giydirse zekât olur. Âkıl olmayan fakir yetimle birlikte yemek yeseler zekât vermiş olur. Veli olmak, yetime babası tarafından veya hâkim tarafından vasi tayin edilmekle olur. Bu kimse, yetime verilecek hediyeleri almak ve ona vermek hakkına malik olduğu için, kendi zekâtı ile de, elbise ve yiyecek ve başka lüzumlu şeyler satın alıp ona verebilir. Başka fakirlere, zekât malını değiştirmeden vermesi lâzımdır. İmâm-ı Nesefî “rahmetullahi aleyh” (Zahîre)de diyor ki, (Bir zengin, taam satın alıp fakirlere yedirse, zekât vermiş olmayacağı (Ziyâdât)da yazılıdır). (Bezzâziyye) ve (Fetâvâ-i Hindiyye)de diyor ki, (Kurban etini, koyunlarının zekâtı niyeti ile fakire verse, zekât olmaz).(Îzâh)da diyor ki, (Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir). (Tam İlmihâl s. 292)