Sıra ve ilişki gözetmeksizin aklıma gelenleri yazıvererek kendi kendimle şöyle konuştum.

***

Sakarya Üniversitesi’nde bir grup öğrenci, cezaevlerinde açlık grevi yapan KCK’lı tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekmek amacıyla basın bildirisi okurken yaşanan gerginlik için ne dersin?

Bağnazlık ve şovenizm kanserden beter bir illettir. Bu illetin her insanoğlunun benliğinde köz olarak saklandığını ve eşelenince ortaya çıktığını biliyoruz. İnsanın bilmeyerek bir söz, bir tutum, bir bakış ya da bilinç dışına taşmış bir eğilimle bu illetin kara çukuruna düşmesi işten değildir. O nedenle gün, Türk’ü, Kürt’ü, öğrencisi, politikacısı, aydını ve gazetecisi söz söylerken dokuz kez yutkunmalı, düşüncesini tartmalıdır. Göz ve kafa alışkanlıkları gözden geçirilmeli, emperyalizmin ulusları bölme konusunda yeni taktikler geliştirdiği ve bu yolda ustalaştığı asla unutulmamalıdır.

***

Ergenekon davasında Şemdin Sakık’ın gizli/açık tanıklığının anlamı nedir?

PKK’lı Şemdin Sakık tanık, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise sanık! Güler misin, ağlar mısın hali işte budur!  Bu durum benim aklıma kurtla kuzu meselesini getiriyor. Yalnız bizim bildiğimiz kuzu ak, kurt kara olur. Burada iş tersine, ak tüylü bir kurt, kara tüylü bir kuzuyu parçalamak ister. Renklerindeki bu ayrılıkla iş büsbütün bulandırılıyor. Masalda, kara kurt ak kuzuyu yutar, fakat şimdi bize denilen işte ak kurdun kara kuzuyu yutabileceğini sanmıyorum. Ve istiyorum ki, masal tersine çıksın, kuzu koç olsun.

***

Sakaryaspor üzerinden yapılan tartışmaları nasıl karşılıyorsun?

Sakaryaspor’un durumu bugün, eski Türk filmlerinde olduğu gibi, kötü yola düşürülmüş iyi aile kızı konumundadır. Son günlerde yapılan tartışmalar, fail arayışı ile sınırlıdır. Koca koca adamların karşılıklı suçlamaları komik işlerdendir. Oysa bu güne gelişte şehir yönetimlerinden kulüp yöneticilerine, taraftarından spor medyasına kadar hepimizin kolektif sorumluluğu vardır; ama ortada kolektif bir suç da yoktur. Bence meselenin öznesi tespit edilemediği için muhatap da bulunamıyor; her şey uçuşuyor ve kolektif sorumluluklar, kolaylıkla kolektif sorumsuzluğa dönüşüyor. Sorumluluk herkese ait olunca, hiç kimsenin kendini sorumlu hissetmemesi, aslında bizim şehrin temel problemidir. Zaten mesele suçlu aramayı değil; çözüm aramayı gerektirmektedir. Sakaryaspor, Türk futbol endüstrisine yön veren isimleri bünyesinde barındıran bir camiadır. Yapılması lazım gelen iş, bu büyük birikimi yan yana getirip yararlanma yollarını bulmak olmalıdır. Demek ki şehri yönetenler, büyük bir görevle karşı karşıyadır.

***

CHP’de Özkoç ile Keleş arasında barış sağlandığı söyleniyor. Fikrin nedir?

Özkoç ve Keleş arasında yaşanılan kavga günlerce kamuoyunda konuşuldu. Oyunun kuralına uyulmadı. Tuhaf olan, bu zeminde, genel merkezin tarafsız gözlemci gibi kalmasıdır. CHP geleneklerinde oyunun kuralına uyulmadığında dört şık vardır: 1) Görmezlikten gelir yenilirsiniz. 2) Bu oyuna son verirsiniz. 3) Kurala uymayanı oyun dışına çıkarırsınız. 4) Oyunun kurallarını son kez hatırlatırsınız. Genel merkez yönetimi bu dört kuraldan hangisini işletti bileni yok. Bulunan çözüm tozu bir kez daha kilimin altına süpürmek olmuştur. Diyeceksiniz ki, ‘pire için yorgan yakılır mı?’ Hayır yakılmaz; ama bu böyle diye pireli bir yorganda da benim bildiğim CHP’liler yatmaz. Yatmayacaklarını hem Özkoç hem de Keleş ilk seçimlerde görecektir.

***

MHP’de İl Başkanı Mehmet Erdoğan’ın istifası gündemde. Görüşün nedir?

MHP Sakarya’da ikili hayat sürmektedir. Bir yanda Milletvekili Münir Kutluata ve genel merkez öte yanda il başkanı Mehmet Erdoğan ve arkadaşları bulunmaktadır. Gelinen nokta, geçen gün bir haber programında izlediğim, organları aynı, kafaları ayrı yapışık ikizleri, doktorların ortadan ayırıp birini yaşatsak tartışmalarına benzeyen bir noktadadır. Bu ikilinin hayatına son vermek kaçınılmaz hale gelmiştir. Mehmet Erdoğan istifa etmelidir. Etmezse ne olur? Yılların ‘bozkurt’u yeni ‘akkurt’ olur.