Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Zafer Danış, kadına yönelik şiddet olaylarının son zamanlardaki artışının toplumun yapısının hızla değişmesinden kaynaklandığını belirterek, bunun temelinde ruhsal sorunların yattığını söyledi.

Toplumun yapısının değişmesiyle birlikte şiddet olaylarının da arttığı ülkemizde, şiddete maruz kalan kesimlerin başında kadınlar geliyor. Şiddet gören kadınlar arasında hiçbir güvencesi olmayan kadınların yanında yüksek eğitim görmüş ve toplumda iyi bir statüye gelmiş kadınlar da bulunuyor. Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Zafer Danış, şiddetin güç ve baskı yoluyla insanların bedensel veya ruhsal olarak bir başka birey veya toplum tarafından zarar görmesi olduğunu ifade ederek, “Son yıllarda ve günlerde gündemimize sıkça oturan kadına yönelik şiddet konusu aslında sosyal hizmet alanı ile ilgili önemli sosyal sorunların başında geliyor. Bunun nedenleri acaba neler? Türk toplumunda ne değişti de kadına yönelik şiddet artıyor. Kadına yönelik şiddet olaylarının ruhsal hastalıklar kategorisinde yer alan erkekler tarafından yapıldığı tespit edilmiş. Eğitimli ya da eğitimsiz ya da eğitimli olduğu halde eşi de eğitimli olduğu için kendinde yetersizlik hissi taşıyan erkeklerin şiddete yönelme eğiliminde olduğu yapılan araştırmalar arasında. Yine uyuşturucu ve alkol kullanımı, buna bağlı olarak madde kullanımı ve en önemli nedenlerden bir tanesi de çocukluğunda annesinin babasından şiddet gördüğüne tanıklık eden çocuklarda aile içi şiddetin devamı kuşaktan kuşağa aktarımı şeklinde gerçekleşiyor. Annesi babasından şiddet gören çocuklardan diğer çocuklara göre yapılan çalışmalarda 7 kat fazla eşine şiddet gösterme olgusunda olduğunu görüyoruz. Yine bu çocuklarda eşlerine şiddet yapma olasılığı yüzde 30 iken, hiç şiddete tanıklık etmeyen yani babasının annesine şiddet uyguladığına tanıklık etmeyen çocuklarda ve yetişkinlerde bu oran yüzde 2 ile 4 arasında değişmekte” dedi.

Taş fırın erkek modelinin de toplumdaki şiddeti tetikleyen unsurlardan biri olduğunu kaydeden Danış, bu yanlış algılayışın şiddet olaylarındaki artışın bir diğer nedeni olduğunu söyledi. Kadın erkek eşitsizliğinin ülkemizde hala giderilememiş olmasının da şiddet olaylarındaki artışların bir diğer nedeni olduğunun altını çizen Danış, bu konuda devletin üzerine büyük görevler düştüğünü vurguladı. Şiddete maruz kadınların sayısal verileriyle ilgili olarak da çarpıcı bilgiler veren Danış, “Özellikle son 10 yılda eşi, akrabaları, yakınları veya bir başkası tarafından şiddet yoluyla öldürülen kadın sayısı 5 binin üzerinde. Her üç kadından biri eşinden şiddet görüyor. Kocasından boşanan kadınların fiziksel şiddet görme deneyimi yüzde 78. Bu çok önemli bir rakam. Kocasından boşanan her 5 kadından 4’ünün bu deneyimi yaşamış olması, ülkemiz açısından geleceğimizin önemli simalarından olan kadınlarımızın geldiği durumun çok çarpıcı bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor” diyerek şiddet nedeniyle boşanan kadınların boşandıktan sonra da şiddete maruz kaldıklarını kaydetti. 
“Yoksulluk, eğitimsizlik ve işsizlik şiddetin önemli nedenlerden bir tanesi” diyen Danış, şöyle devam etti: 

“En temelinde de erkeğin kadının üzerine güç unsuru ve baskı unsuru olarak kalmak istemesi ve kadının kendi ayakları üzerinde durduğu takdirde erkeğin bundan hoşnutsuzluk duyması gibi psikolojik nedenlerle şiddetin yaşanmasına neden oluyor. İletişim çatışmaları ve benim saptadığım en temel görüntü şu; ülkemizde eşler değil aileler birbirleriyle evleniyorlar. Eşlerin değil, ailelerin birbirleri ile evlenmeleri iki gencin sürdürmesi gereken evlilik hayatını diğer ebeveynlerin katılması ile evlilik hayatının daha zor hale getirilmesi olarak karşımıza çıkıyor.”

Evlilik öncesi danışma merkezlerinin kurulması gerektiğinin altını çizen Danış, “Bu merkezlerde sosyal hizmetler uzmanlarının halkımızı bilinçlendirmesi gerekiyor. Evlilik kurumunun ne kadar değerli bir kurum ve önem verilmesi gereken bir kurum olduğunun onların gözünde bir kere daha yaşatmaları gerekmektedir. Yazılı ve görsel medyada şiddete dayalı dizi film veya görsellerin bir an önce kaldırılması veya bunlara yönelik tedbirlerin alınması gerekmektedir” diyerek, şiddet olaylarının önüne geçilmesinde medyanın da üzerine büyük görevler düştüğünü söyledi.