Sakarya Barosu Başkanı Av. Zafer Kazan tarafından Yönetim Kurulu adına yapılan yazılı açıklamada, OHAL kapsamında yürürlüğe giren Kanun Hükmünde Kararnameler ile savunma hakkının ihlal edildiğine dikkat çekilirken avukatları figüran haline getiren bu kararnamelerin hukuka ve demokrasiye ciddi zarar vereceği ifade edildi.
“Ergenekon ve Balyoz davalarına benzemesin”
15 Temmuz hain darbe girişimi dahil her zaman hukukun üstünlüğü ve demokrasiden taraf olduklarını ifade eden Sakarya Barosu, hukuka ve demokrasiye uzanan karanlık ellerin yine hukuk kuralları içinde ve adil bir yargılama nihayetinde en ağır cezalara çarptırılmaları gerektiğini belirtti.
Buna karşın son dönemde yaşanan hukuksuzluklar göz önüne alındığında "bütün muhalifler tehlike altında" algısının güçlendiğine dikkat çeken Sakarya Barosu, “Fetullahçı hain örgütün daha önce Ergenekon ve balyoz davalarında yaptığı gibi yapmayalım ve hukukun bir gün herkese lazım olacağını hatırlayalım!” şeklinde uyardı.
“Tarihe not düşüyoruz”
Savunma hakkının ve masumiyet karinesinin zarar görmesinin en çok bu terör örgütlerinin işine yarayacağının ifade edildiği yazılı açıklamada, “Sakarya Barosu olarak tarihe not düşüyoruz! Lütfen gelin, savunma hakkına dokunmayın! Adil yargılanma ilkesini zedelemeyin! Masumiyet karinesini çiğnemeyin! Avukatları soruşturma ve kovuşturma süreçlerinden uzaklaştırmayın” denildi.
Sakarya Barosu Yönetim Kurulu adına yayımlanan basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
“Hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden yana tarafız”
“Sakarya Barosu olarak hukuka ve demokratik düzene yapılan tüm saldırılara karşı hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden yana taraf olduğumuzu bu güne kadar defalarca dile getirdik.
15 Temmuz hain kalkışmasına karşı da hukukun üstünlüğünden demokrasiden ve ülke bütünlüğünden yana taraf olduğumuzu ilk andan itibaren tereddüt göstermeden ifade ettik ve şüphesiz ki bu esaslı duruşumuz meslektaşlarımızın varlık nedeni olan hukuk ve demokrasi inancı ile güçlü bir şekilde devam edecektir.
Bu itibarla kim olursa olsun demokrasiye ve hukuka uzanan kirli karanlık ve sinsi ellerin yine hukuk kuralları içinde ve adil bir yargılama nihayetinde en ağır cezalara çarptırılmaları gerektiğini ifade ettik.
Bununla beraber Olağanüstü halin geçici bir durum olması gerektiğini ifade ederek en kısa süre içesinde olağan hal'e geçilmesinin, demokrasi ve hukukun üstünlüğü kaygısıyla, önemine                       vurgu yaptık.
Yine savunma hakkının önemini defalarca dile getirerek hain ve sinsi Fetö terör örgütünün en çok arzuladığı şeyin "at izi ile it izinin" birbirine karışması olduğunu bu nedenle kurunun yanında yaşın yanmasının yine en çok bu örgütü sevindireceğini ifade ederek önemli uyarılarda bulunduk. Bu durumun "bütün muhalifler tehlike altında" algısını besleyeceğini ve büyük bir mağduriyet algısı yaratarak esaslı mücadeleye zarar vereceğini dile getirdik.

“Tüm uyarılara rağmen”
Ancak tüm uyarılara rağmen OHAL kapsamında yürürlüğe giren 675 ve 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde (KHK), önceki kararnamelere ek olarak bu defa da savunma hakkını tamamen değersizleştiren ve hiçleştiren hükümlerle karşılaştık! Savunma ve adil yargılama hakkını adeta ortadan kaldıracak bu düzenlemeler" adalet mülkün temelidir" kadim ilkesini çok ciddi zedeleyecek  düzenlemelerdir. Avukatı figürana yargıyı ise mizansene çevirmek demokrasimizin hukukumuzun ve ülkemizin menfaatine olmayacaktır! Zira mahkemeyi mahkeme yapan, yargılamayı yargılama yapan, adaleti mülkün temeli yapan yegane unsur savunma hakkıdır, yani Avukattır! Bu itibarla Avukatın olmadığı bir mahkemeye "yargılama" denilemeyeceği şüphesizdir!

“Adaletsizlik ancak adaletle yıkılabilir!”
Voltaire’in dediği gibi, İnsanlığın en güzel görevi adalet dağıtmasıdır. Bu güne kadar yapılan bir haksızlığı ve adaletsizliği yıkmak gerekiyorsa eğer bu durumda da yine Mahatma Gandhi’nin dediği gibi, “adaletsizlik ancak adaletle yıkılabilir.” Adaletsizliğin yıkılması ve adaletin tesisi ise ancak Avukatların etkili olduğu bir yargılama sayesinde mümkündür.
Yıllarca söylediğimiz şeyi bugün hep birlikte ifade edelim ve yargıyı ele geçirip bir silah gibi kullanan, kendisine muhalif olan tüm kesimleri bir zamanlar ortadan kaldırmayı amaçlayan Fetullahçı hain örgütün daha önce Ergenekon ve balyoz davalarında yaptığı gibi yapmayalım ve hukukun bir gün herkese lazım olacağını hatırlayalım!

“Uyarıyoruz!”
Demokrasi için,  hukukun üstünlüğü için, kısaca adaletin temel olduğu mülkün selameti için uyarıyor ve Sakarya Barosu olarak tarihe not düşüyoruz! Lütfen gelin, savunma hakkına dokunmayın! Adil yargılanma ilkesini zedelemeyin! Masumiyet karinesini çiğnemeyin! Avukatları soruşturma ve kovuşturma süreçlerinden uzaklaştırmayın!
Yine unutmayalım ki; her devrin hukukçusu değil her devirde “hukukçu” olan, demokrasinin savunma ve insan haklarının onurlu temsilcileri olan Avukatlar kişilerin şahsından ve eyleminden uzak olarak sadece ve sadece adil yargılanma ve evrensel savunma hakkını savunan yargının varlık sebebi ve adaletin en büyük sağlayıcısıdırlar!
Son olarak hatırlatmak isteriz ki; "Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hakimdir." (J.J. Rousseau).
Bu durumda ise demokrasinin ve hukukun korunması değil yıkımı söz konusudur!”