Sual: Ramazan ayı haricinde oruç tutmanın faziletleri nelerdir? Eyyâm-ı beyd diye hangi günlere denir?
 
Cevap: Diğer aylarda da oruç tutmağı kendine âdet edin! Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdular ki, (Her kim her ayın Perşembe ve Pazartesi günleri oruç tutsa, Hak teâlâ hazretleri, o kula, yediyüz sene oruç tutmuş gibi sevab i’tâ buyurur.)
 
Eyyâm-ı beyd günlerinde kudretin kâfi gelirse oruç tut. [Eyyâm-ı beyd, Arabi ayların 13, 14, 15.nci günleridir.] Eshâb-ı kiram “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” her ayda tutarlardı. Hazret-i Ali “kerremallahü vecheh” rivayet buyurdu ki, bir gün Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yanına gittim, buyurdular ki: (Ya Ali! Cebrail aleyhisselâm gelip bana dedi ki, ya Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Her ayda oruç tut! Ben dedim ki, ya Cebrail kardeşim, hangi günlerde tutayım?
 
Cebrail aleyhisselâm cevaben buyurdular ki: Her kim beyd günü oruç tutarsa, Hak teâlâ hazretleri, o tuttuğu orucun birinci gününe on yıl, ikinci gününe otuz yıl, üçüncü gününe yüz yıl oruç tutmuş gibi sevab lütfeder.) [Saymakta olduğumuz ibadetlere mukabil vaat edilen bu sayısız ecirler, bu ibadetlerin kutsiyetlerine ve şereflerine inanarak, tazim ve itikatla yapanlara verilecektir. Gayet basit görünen bu ibadetler hadd-ı zâtında Cenab-ı Hakkın emirlerini ifa ve bu vesile ile Cenab-ı Hakka yaklaşmak ve Ona hakiki kul olmak şerefine müstenid olduklarından büyük bir kıymet taşırlar. İnsanların bir ibadetine mukabil, bire on, bire yediyüz, bire sonsuz ecir verileceği Kur’ân-ı kerimde sabittir.]
 
Hazret-i Alî sordu, yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Bu günlere niçin Eyyâm-ı beyd dediler? Cevaben buyurdular ki:(Hazret-i Âdem Cennetten çıktıkları zaman, vücudu birdenbire karardı. Hazret-i Cebrail gelerek, Âdem aleyhisselâma dedi ki, ya Âdem! Vücudunun eskisi gibi beyaz olmasını istersen, her ayın 13, 14 ve 15 inci günlerinde oruç tut. Hazret-i Âdem, bu tavsiyeyi yerine getirmekle vücudu tam olarak, eskisi gibi beyaz olmuştur.) Bu üç güne (Eyyâm-ı beyd) denildi. (İslâm Âhlâkı s. 435)/ www.dinimizislam.com