Pervasızlık, adaletsizlik, düşüncesizlik hep sebeptir öfkeye. Ruhumuzun içine yayılır, yer bitirir bizi bu durum. Öfkelenmemize sebep olan kişiler aslında üzerimizde güçlerini denerler; bütün yumuşak, soylu ve uyumlu duygularımızı dağıtırlar zorlayıcı davranış biçimleriyle...

Kor zehirdir öfke; geceleri ışığı yakıp oturmamıza, uykusuzluğumuza neden olan; kanımızı emen, enerjimizi düşüren bu duygu farkında olmadan onayladığımız bir davranış biçimine dönüşüverir alışkanlık halini alarak. Aşırı alınganlık, aşırı hassasiyet, her şeyi yanlış anlamaya eğilim; en çok; öfkelenen insanlara ait davranışlardır topluluklarda...

Gerçekte öfkelendiğimizde sadece bizi öfkelendirene ya da konuya değil kendimize de kızarız niçin öfkeleniyoruz ve bu durumun zarar aldığımız yanlarını hayatımıza sürüklüyoruz diye. Başımız ağrıyıp, konsantrasyonumuz bozulduğunda da buna sebep olan kişiye kızgınlığımız daha da artar. İçimizde büyür de büyür O’nun yaptıkları; çünkü biz bu stresi yaşarken o rahat rahat oturmaktadır, huzuruyla...

Yüreğimiz en başta olmak üzere bütün organlarımızı etkileyen ve gücü altına alan; parlaklığı her geçen saniyede daha da artan ışığın tüm benliğimizi sarması da çok uzun sürmez. İçimizde bir oyun sergilenmeye başlar ki buz gibi olan ama sonunda alevlenen öfke ateşi artık beynimizi dinlemez olur. Düşmana fırlatılmak üzere her an tetikte bekletilir kurgulanan davranış biçimleri. Bunun karşımızdakine zarar verme olanağını bulabileceğimiz ve zararın iki yanlı dengelenebileceği bir hesaplaşma değil de bir gölge oyunundan ibaret olduğunu anlarız da, zehirli gölgelerin dansı çaresizlik büyüdükçe daha da çılgınlaşır... 

Saldırıya her an geçebilirim hiddetiyle fırsat kollarız sonra. Sonunda uygulamayı başardığımızda da; içinde alev topları olan kişi artık biz değil bizi geçmişte kızdırmış olandır. Ne büyük bir rahatlamadır, huzur içinde artık kahvemizi, çayımızı yudumlayabiliriz...

Elimizde olmadan duçar olduğumuz zavallı bir gölge tiyatrosunda, öfkeye harcadığımız enerjinin çok ama çok fazla olduğunu anlamamız büyük bir olasılıkla hayatımızdaki diğer şeyler gibi, ölürken olacaktır. Ama ruhsuz, soğuk, tepkisiz, heyecansız özetle yavan bir insan olarak öfkesiz biçimde yaşamak güzel olur mu ki? 

Öfke bize kim olduğumuzu öğretir değiştirdiği duygu halimizle, yaptıklarımızla; kendimizin gerçek halini ortaya koymamızı da sağlar, hem de sadece kendi önümüzde…

Bu kapsamda, faydası da mevcut bulunan öfkeyi keşke kontrol edebilme öğretilse çocukken ders olarak okulda. Böylece büyüdükçe bulunduğumuz sosyal ortamlarda, öfkeyi ruhumuza zarar veren boyuta taşımamız engellenmiş olurdu bize küçükken verilmiş bu yol pusulası ile…

Bence kendi zihnimizden ve ruhumuzdan geçen dönüşü belli olmayan bir yolculuktayız her birimiz; hiç bir zaman birbirimizi gerçekte tamamen anlayamamak üzere hem de; ancak doğru davranış biçimlerini bulabiliriz elbet dar bir çember içinde; tek başına yaşarken ruhlarımız; başkalarının ruhlarını yok etmek için hedef almayacak şekilde…

Bugün yoldayken düşündüm de; kullandığım araba her an yoldan çıkabilir…
Ama nadiren içimde; akkor gibi ışıldayan anlarda; öfke derinimden çıkarır ve şimşek gibi sarsar kişiliğimi derinde…
Bu ürküttü beni...

Beni kızdırmayı başaranlar
Çokça var olun emi!

Sağlıcakla kalın… (Yıldız)