Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 489. hafta basın açıklamasını Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce okudu. Milli Eğitim sisteminde devam eden zihniyet sorununu ve eğitim yönetiminde liyakat ve hakkaniyet ilkesine uymayan değişiklikleri eleştiren Önce, açıklamada ayrıca ülke gündeminde yer tutan İç Güvenlik Paketi ve Uğur Mumcu suikastıyla ilgili değerlendirmelerde de bulundu. “İlk, orta ve lise dereceli okullarda 18 milyon öğrenci karne aldı. Milli Eğitim sisteminin çarkları, her yaşta çocuğun ve gencin beyninin öğütmeye devam etti.” diyen Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce “Geçmişte olduğu gibi bugün de, iktidar sahipleri, eğitim aracılığıyla toplumu kendi zihniyetlerine göre eğip bükmenin mücadelesini verdi. Eğitim meselesi, bu eğitim-öğretim yılında da temellerinden tartışmaya açılmış değil. Zorunlu eğitim düzeninin; kimin, ne işine yaradığı gereği gibi sorgulanmıyor. Oysa milli eğitimin zihniyetini sorgulamak, 8 yıl önce Agos Gazetesi’nin önünde katledilen Hrant Dink’in cenazesinde veda konuşması yapan Rakel Dink’in söylediği gibi, “bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamak”tır. O doksan yıllık karanlık, milli eğitimin üzerinden hiç kalkmadığı gibi, adeta ruhuna işlemiştir.” eleştirisini yaptı.

sakarya-489-hafta-2.jpg

Açıklamada Uğur Mumcu suikastını da değerlendiren Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, “90’lı yılların karanlığında gerçekleşen bir dizi faili meçhul cinayetlerden biri olan Uğur Mumcu suikastı, tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi aydınlatılmış değil. Bugün gelinen noktada daha açık şekilde görüyoruz ki, tüm o infazlar, faili meçhuller, 28 Şubat darbe sürecine giden yolda döşenen köşe taşlarıymış. Asıl faillerin ortaya çıkarılmadığı bu davada, Ankara’nın dehlizlerinde yazıldığı anlaşılan Umut Operasyonu gibi senaryolarla, birçok masum Müslümana ağır mağduriyetler yaşatıldı. Tetikçilerin dahi yakalanmadığı bu katliamlardan, Tevhid-Selam gibi uydurma örgütler sorumlu tutularak, İslami kimlikli insanlar 28 Şubat’a giden süreçte tehdit unsuru olarak gösterildi, haksız yere tutuklandı, işkencelere uğratıldı ve bazıları hapse atıldı. Bu suikastler ve davalar, toplumun “laik-dindar” şeklindeki kutuplaşmasında birer manipülasyon aracına dönüştürüldü. Bugün benzer bir kutuplaşmadan şikayet eden muhalif partilerin, o gün oynadıkları rolü gözden geçirmeleri gerekiyor. Ancak o zaman yaptıkları siyaset bir tutarlılık arz eder” ifadelerini kullandı.

sakarya-489-hafta-3.jpg

Meclis’te komisyondan geçen ve kamuoyunda “iç güvenlik paketi” olarak bilinen değişikliklerle ilgili olarak ise açıklamada “Paketteki birçok madde, hukuki açıdan ciddi eleştiriye açık. Zaten yıllardır “makbul vatandaş” sayılmayan herkesin “makul oranda şüpheli” sayıldığı; bu sebeple fişlendiği, takip edildiği, haksız gözaltı ve tutukluluk süresince yargılandığı bir düzende, 12 Eylül dönemini çağrıştıran kanunlar kabul edilemez. Fakat burada asıl dikkat çekilmesi gereken husus, siyasal iktidarın son dönemde birçok değişikliği, “hak, adalet ve özgürlük” yerine “güç, iktidar ve güvenlik” ekseninde yaptığıdır. Neoliberal ekonomi politikalarının uygulandığı her yerde olduğu gibi, ülkemizde de devlet, kocaman bir güvenlik aygıtına dönüştürülmektedir” denildi.