MBDD Genel Başkanı Erdem Ercan tarafından yapılan açıklamada, “Black Friday birçok alışveriş mağazasının vitrinlerinde, internet sayfalarında ve sosyal medya hesaplarında gözümüze sokulurcasına karşımıza çıkmaktadır. Bu kampanyaya destek veren şirketlerin mağazaları ağzına kadar müşterilerle dolup taşmış, yine aynı şirketlerin online alışveriş sitelerindeki yüklenme o kadar çok ki, neredeyse seçtiğiniz ürünü alışveriş sepetinize koyarken bile dakikalarca beklemek zorundasınız.

Alışveriş dünyasında hal böyle olunca, “Black Friday” kampanyasına karşı sosyal medyadan aşırı bir tepkinin de yükseldiğini görüyoruz. Tepkilerin bazıları “Kara Cuma” sloganı, (2014 yılında internet ortamında ortaya atılan bir mit olduğu söylenen ) 18. Ve 19. yüzyıllardaki Amerika’daki kölelik ticaretinde, Afrikalı kölelerin pazarlarda ciddi indirimlerle satıldığına dayandırılmakta; kimi tepkilerde ise Cuma gününün biz Müslümanlarda mübarek bir gün olması nedeniyle Hıristiyan ve Batı dünyası tarafından kasıtlı olarak oluşturulduğu belirtmektedir. Bunun gibi Kara Cuma ile ilgili birçok mit bulunmaktadır.  

İlk olarak 24 Eylül 1869’da, köleliğin yasal olarak kaldırılmasından sonra, tarihin en kanlı iç savaşından çıkan ve bunun sonucu olarak tarihinin en büyük kriziyle baş başa olan Amerika Birleşik Devletleri’nde, iki Wall Street kurdunun spekülatif hamleleriyle ortaya çıkan bu kavram, günümüzde yine ABD kaynaklı büyük şirketlerin kar sağlamak amacıyla, yine bizim kültürümüze ait olmayan Kasım ayının 4. Perşembe gününe denk gelen Şükran gününden itibaren tüketicilerin açgözlülüklerini ortaya çıkaran bir pazarlama taktiğinin, ülkemizde faaliyet gösteren yerli ve yabancı şirketlerinin pazarlama taktiği olarak kullanması ne kadar doğrudur?

Koca koca şirketlere pazarlama dersi vermek haddimize değil, ama ortada toplum hassasiyetini örnek alan uygulamaları da göz ardı edemeyeceğiz. İkinci Dünya Savaşı’nın zulmüne tanık olmuş, belli bir yaşın üzerinde olan Hollandalı, İsveçli ve Norveçli hedef kitlenin Nazi Almanya’sıyla bağlantı kurabilme olasılığına karşı, reklam metinlerinde beyaz, kırmızı ve siyah renklerinden kaçınma hassasiyetini gösteren şirketleri de gördük; 1950’lerden önce İstiklal Caddesi’nde faaliyetlerde bulunan Rum ve Ermeni kökenli vatandaşlarımızın tabelalarında veya vitrinlerinde bir tane bile yabancı kelime kullanmayan ve Türk diline saygı gösteren esnafların varlığına da şahit olduk.

“İster mesnetli olsun, ister mesnetsiz olsun”

Milli Birlik ve Düşünce Derneği Genel Başkanı Erdem Ercan olarak, Türkiye’de faaliyet gösteren yerli ve yabancı firmaların yöneticilerine çağrım şudur: ‘İster mesnetli olsun, ister mesnetsiz olsun; pazarlama taktiklerinizde bu topluma ait olmayan sloganlar, hedef kitlenizi genişletmez, tam aksine daraltır. Hele hele Müslüman bir toplum olan Türk milletinin mübarek olarak kabul ettiği bir gün olan Cuma gününe bir saldırı olarak algılanabilecek bir sloganı kullanmanız büyük bir hatadır. Size tavsiyemiz, pazarlama stratejilerinizi belirlerken, yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi toplumun hassasiyetini gözetmenizdir” denildi.