Karapınar, “Özgecan Aslan’ın başına gelen vahim olay için toplum ve özellikle de kadınlar olarak çok canımız yanıyor. Bu ve buna benzer acıklı olayların toplumda derin yaralar açtığı muhakkaktır. Başka ailelerin canının yanmaması en büyük dileğimizdir” ifadelerini kullandı.

“Cinsiyetçilik yapılmamalı”

Şiddetin doğru tarif edilmesi gerektiğinin de altını çizen Psikolog Betül Karapınar, “Bu tarz şiddet olaylarının ayrıntılarını kamuoyunun bilmemesi gerekiyor. ‘Kadına yönelik şiddet’ ya da ‘kadın cinayeti’ şeklindeki kullanımlar toplumsal bakışı cinsiyetten uzaklaştırmamaktadır. Şiddeti genel anlamda ele almak en doğrusu olacaktır. Bu tip olayların cinsiyetçilik ile vurgulanması, olayların detaylı verilmesi ve kadının hedef gösterilmesi bulaşıcılığı da arttırabilir. Toplumdaki şiddete meyilli ve hastalıklı kişiler için bu olaylar örnek teşkil edebilir” diye konuştu.

“Bağımlılık ve şiddet”

Karapınar açıklamalarının devamında şu ifadeleri kullandı; “Bağımlılıklar şiddet olaylarında en başta gelen sebeplerdendir. Maalesef bu korkunç olaylarda madde bağımlılığı faktörü öne çıkıyor. Genel anlamda alkol ve madde bağımlılığı, duygu ve düşünce merkezlerine ağır hasarlar veriyor. Bağımlı insanlar, öfke kontrolsüzlüğü yaşayan şiddete meyilli kişilerdir. Çatışmalarını ve sorunlarını şiddetle çözmeye çalışırlar.”

“Çocukluğunun ilk yılları”

“Ruhsal hastalıklar, kişilik problemleri ve cinsel sapkınlıkları da şiddetin sebepleri arasında gösterebiliriz. Kişilik bozukluğuna sahip bireyler; empati kuramayan, sevgi duygusundan yoksun ve vicdanı gelişmemiş mekanizmalar geliştirerek kendilerince mantık kurarlar. Otorite tanımaz bu kişiler, anlık çıkarlarına doyum sağlamak için her türlü yola başvurabilirler. Çocukluğun ilk yılları bu yüzden çok önemlidir. Çocukluk yıllarında alınan eğitimlerin, gösterilen ilgi ve sevginin kişiliğin sağlıklı gelişiminde çok önemli olduğu bu tip acı olaylar ile bir kez daha ortaya çıkıyor.”