Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından düzenlenen ve gelenekselleşen ‘Kriz ve Kritik’ konferanslarının üçüncüsü SAÜ kültür ve Kongre Merkezinde başladı. Öğretim üyeleri ve öğrencilerinin yoğun ilgi gösterdiği Konferansta, ‘Kadın, Kriz, Kritik’ konu başlığı altında kadın sorunları ele alınıyor.

Kriz ve kritik yapma ihtiyacı

Türkiye’deki akademik çevrelerde yaygın olarak görülen kritik yapma eksikliğinin akademik zenginlik ve tartışmaların önündeki en önemli engel olduğu fikrinden yola çıkarak ‘Kriz ve Kritik’ konferanslarını düzenlediklerini belirten SAÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Filiz Sever Cicioğlu, “Burada iki kez düzenlenen kriz ve kritik konferansları Türkiye akademisyenlerinin ve düşünce insanlarının var olan ve olması muhtemel kriz alanlarına odaklanmaya teşvik etmekte ve bu bağlamda konferans seyirlerinde ortaya çıkan düşüncelerin krizlerin çözümlerine ilişkin yeni yaklaşımlar getirmesi amaçlanmaktadır” dedi.

Tarih boyunca erkekler karşısında eşit olmadılar

Açılış konuşmasını yapan İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatmagül Berktay ise, ‘Hayalden hakikate Osmanlıdan günümüze kadının özgürleşme mücadelesi’ adlı konuşmasında Osmanlı’dan günümüze kadınların toplumsal taleplerini ve bunlara karşı verilen tepkileri Osmanlı tarih yazıcılarının  (Vakanüvis) kayıtları ışığında anlattı.

Kadınların tarih boyunca erkekler karşısında eşit olmadıklarını söyleyen Berktay, “İki cins (Erkek ve kadın) bildiğimiz tarih boyunca dünyayı eşit biçimde paylaşmadılar, paylaşmıyorlar. Bu eşitsizliğin hem önemli bir nedeni hem de sonucu kadınların çok uzun bir süre boyunca kamusal alandan dışlanmış olmalarıdır. Burada varsayım nedir? Neden kamusal alandan dışlanırlar? Bildiğimiz tarih boyunca esas olarak doğurgan bedeni dolayısıyla kadının doğaya, duygulara, aileye ve özel alana uygun olduğu dolayısıyla da yönetmek yerine yönetilmeye ehil olduğu varsayılır. Buna karşılık diğer varsayımda erkeğin akla, uygarlığa, kültüre ve kamusal alana uygun olduğu dolayısıyla doğal olarak yönetmesi gerektiği kabul edilir” şeklinde konuştu.

Kadınların kamusal alanda varoluş mücadeleleri

Tarih boyunca kadınların hem bireysel hem de kamusal alanda özgürlüklerini elde etmek için mücadele ettiklerini belirten Berktay, “Hanım sultanların kendilerini var etmek, kamusal alanı etkileme çabalarından tutun, tek tek sıradan kadınların da gene çeşitli vesilelerle bunu yaptığını görürüz. Bu örnekler kadınların bireyselleşme, kendilerini var etme arzusunun ortaya koyuyor” dedi.

Kamusal alanda özgür olunmadığı sürece gerçek biz özgürlükten söz edilemeyeceğini ve bu nedenle kadınların kamusal alanda görünmeye çalıştıklarını ifade eden Berktay, şunları söyledi: “Ama aynı zamanda kamusal görünürlük ve özgürlük olmadan, kamusal alanda birey yurttaş haline gelmeden, gerçek özgürleşme olamayacağını da savunmak istiyorum. O alanda var olmadan gerçek bir özgürleşmeden söz etmek bence mümkün değildir.”

Osmanlı’da kadınların mücadelesi 

Osmanlı’da kadınların kendilerine konan kısıtlamaları ve sınırları zorladıklarını ve birçok yönden bu kısıtlamaları aştıklarını belirten Berktay, “Bu bağlamda kadınların kurdukları vakfiyeleri bilirsiniz, yaptırdıkları camileri biliriz, imarethaneleri biliriz, çeşmeleri biliriz. Bunlar hep kendini tarihe yazmak, kendini var kılmakla ilgili bu arzuyu cisimleştiren örnekler” diye konuştu.

“Kadın şairlerin divanları da ‘Ben varım.’ demenin somut ve incelikli örnekleridir. “ diyen Berktay, bu kadınların yazdıkları şiirlerin o dönemin kadınlarının duygu dünyasını yansıtan, onların arzularını ve hayallerini söze döken şiirler olduğunu söyledi. Berktay, şöyle konuştu: “Trabzonlu Fitnat Hanım halk sanatında ve şiirde ustaymış ve erkek bir yazarın yazdığına göre ona da kocası güzel giyinmeyi, şiir yazmayı ve hatta okumayı yasaklamış. Kim demiş aile içinde iktidar ilişkisi yok diye! Kadınlar birer birey olarak bütün engellemelere rağmen kendilerini tarihe yazmaya başarmışlar.”

Ekonomide görünmeyen bir kadın emeği var

Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Fatmagül Berktay’ın başkanlığında yapılan açılış oturumunda Hacettepe üniversitesinden Doç. Dr. Aksu Bora ve Kırklareli Üniversitesi’nden Doç. Dr. Alev Erkilet’in katılımıyla günümüzdeki kadın sorunları ve gelişmeleri tartışıldı.  

Neoliberal dönemde kadınların daha fazla iş dünyasına katıldığını belirten Doç. Dr. Aksu Bora, günümüzde artık “Cinsiyet rejimiyle ilgili bir krizden söz edeceksek bu kadınlarla ilgili değil erkeklerle ilgili bir krizdir” diye ifade etti.

Kadınların özel hayatlarında yani evlerde ürettikleri, ekonomiye katkılarının görünmediğini belirten Bora, “Kadın emeği ile ilgili bir tartışma var. Kadınların yeniden üretim alanında gündelik hayatta harcadıkları emeğin karşılıklarını alamadıkları, hatta bu emeğin görünmez olduğu yolundaki tahlildir. Çünkü kadınların ezilmişliğinin maddi temellerini bize anlatır. Siz eğer ekonominizin çok önemli bir parçasını görünmez kılarsanız, buradaki insanların emeğinin karşılığını vermezseniz, o zaman ekonomiyi yürütmek biraz daha kolaylaşabilir” şeklinde konuştu.

İslam dünyasında kadın

Kadınların İslam dünyasındaki durumunu ele alan Doç. Dr. Alev Erketil, kadın ve erkekler arasındaki eşitsizliğin dinle meşrulaştırıldığını ancak bu dinin gerçek İslam değil, gelenekselleşen din anlayışı olduğunun altını çizdi. Erketil, şöyle konuştu: “Kadın erkek ilişkilerindeki bu eşitsizliğin neyle meşrulaştığı meselesi yani neyle meşrulaştırıyor da kadınlar olarak bizler de bu düzenin doğal düzen olduğunu, olması gereken düzen olduğunu; kadınların yönetici olmaması gerektiğini söyleyebiliyoruz. Toplumda çağlar boyunca (Herkes için demiyorum) özellikle tek tanrılı dinlerin hakim olduğu dönemlerde kadınlara aslında erkeklerin egemenliğini meşrulaştıran şey din olmuştur. Sanki Müslüman olmanın gereği aslında kadın doğası hakkındaki tartışmalarda kadının zayıf olduğunu kabul etmekmiş gibi algılıyoruz ve dinselliğimizi buna göre temellendiriyoruz.”

8 farklı başlık altında 50’ye yakın akademik bildirinin sunulacağı Kadın, Kriz ve Kritik Konferansı bugün sona erecek.