Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; “Hasan El Benna: ‘Yarınlar rahatından vazgeçenlerin olacaktır.’ Osmanlı’nın çöküşünün iyice hızlandığı ve İttihatçıların hegemonik etkilerinin arttığı bir dönemde 1906 yılında Mısır’da dünyaya gelen Hasan El Benna 12 Şubat 1949’da uğradığı bir suikast sonucunda tıpkı yaşamını sürdürdüğü gibi şehid oldu. İçsel dinamizmini kaybetmiş toplumu adalete götürmeyi ve tevhidi ilkeleri de yitirmiş olan İslam dünyası tam bir çöküş halindeydi. Sanayi devrimi ile müthiş bir sıçrama yapan Avrupa ve Batı dünyasına ise çokça ve acilen hammadde lazımdı ve bunun çaresini İslam dünyasını sömürgeleştirmekte buldu. İslam dünyası ise Malik Nebi’nin belirttiği gibi “sömürüye müsait hale” gelmişti. Bu saldırı ve sömürgeleştirme aynı zamanda İslam dünyasında sorgulamayı ve yeniden düşünmeyi beraberinde getirdi. Bu anlamda en başta sayılması gereken isim elbette Cemaleddin Afgani ve Urvetül Vüska çizgisidir. Zaten dibe vurmuş olan İslam gemisini yerinden hareket edebilmesi için beş önemli öneri sunuyordu Afgani: 1. İstibdata karşı direnmek gerekir. 2. Kur’an ve Sünnet’e dönüş sağlanmalıdır. 3. İçtihad ön plana çıkartılmalıdır. 4. Dinin bid’at ve hurafelerden arındırılması lazımdır. 5. Sömürgecilerle mücadele terk edilmemelidir. Bu beş madde aynı zamanda 20. yüzyıldaki Menar, Sebilurreşad, Tercüman-ı Kur’an dergilerinin yanında Cemaat-i İslami’nin, Cezayir Ulemâ’il-Müslimin hareketinin, Hizbu’t-Tahrir’in ve Şia’daki ûsuli çizginin ve Hasan El Benna’nın kurmuş olduğu İhvanı Müslimin’in de temel sistematiğidir. Türkiye’de ise Babanzade Ahmet Naim, Mehmet Akif Ersoy, İskilipli Atıf Hoca ve Said Nursi’nin ilk dönemi bu çizginin taşıyıcıları olmuşlardır. Hasan El Benna İslam dünyasının ve müslümanların sorunları ile yakından ilgilendi. Da'vetunaNahvü'n-NurAkidetuna, el-İhvanü'l Müslimun tahte Rayetü'l-Ku'ranMuskilatuna fi da'va'l Nizami'l-İslamMüzekkiratü'd-Da'va ve'd-Dai gibi yapıtlarında emperyalizme karşı direnişe ve öze dönüşe dayalı bir hareket oluşturulmasını ve Müslüman ülkelerin İslam ilkelerine dayanan birliğini savundu. Hayatı boyunca Kurtuluşun ancak İslami esaslara dönerek elde edilebileceğini yaşanan sorunların dinin yozlaştırılması ve bunun sonucunda müslümanların dinden uzaklaşmasından kaynaklandığını vurguladı. Hasan El Benna fikirsel alt yapısını Muhammed Abduh’un öğrencisi ve arkadaşı Reşid Rıza’dan edindi. Buna göre dinin tahrif edilmiş geleneğin etkilerinden kurtarılmalıdır. İslam dünyasının yaşadığı zillet Kur’an’dan ve aslı Kur’an’da yer alan sahih sünnetten uzaklaşmasından kaynaklanmaktadır. Hasan El Benna’nın 1928 Martında beş arkadaşı ile beraber kurduğu Müslüman Kardeşler Teşkilatı halen Mısır’da ve bölgede en etkin İslami hareket olma vasfını taşımaktadır. Mısır diktatörü Mübarek’in 25 Ocak devrimi ile indirilmesi sonucunda seçime gidilmiş ve Mısır tarihinde ilk defa halkın oyu ile Müslüman Kardeşler ’in partisi Hürriyet ve Adalet Partisinden Muhammed Mursi Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Ancak henüz bir yıl bile geçmeden Mısır ordusu aldığı dış desteklerle Mursi ’ye darbe yapmış ve Müslüman Kardeşlerin tüm üst düzey yöneticilerini tutuklamış ve Adeviye Meydanı başta olmak üzere birçok şehirde binlerce Müslüman Kardeşler mensubu şehit edilmiştir. Hasan El Benna’nın 1928’te attığı tohum bugün Muhammed Biltaci’nin kızı Şehid Esma Biltaci’nin direniş ruhunda yaşıyor ve bundan sonra da yaşamaya devam edecek. Biltaci’nin kızı Esma’ya yazdığı mektuptan bir bölümle biz de Hasan El Benna’ya seslenerek açıklamamızı bitiriyoruz: “Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca âşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için…”