Murat Mengen açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Bir yıl önce, 15 Temmuz 2016’da, ülkemiz işgalin ve parçalanmanın eşiğinden döndü. Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe ve işgal girişiminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen süreç olarak sıcak etkisi hâlâ devam eden 15 Temmuz direnişini azalmayan heyecan, çoğalan kararlılık, sarsılmayan inançla bugün ve yine yaşıyormuşuz gibi anmaya, o diriliş ruhunu yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyoruz. İhanet sinsi planlarıyla devam ediyor, direnişimiz de yüksek bir bilinç ve eylem planında devam edecektir.

15 Temmuz’da kanlı bir darbeyle başlayan işgal girişimi, en az bin yıldır varlığımızı, sömürü ve talana dayanan emperyalist planları önünde engel gören şeytani güçlerin, bizi tarihten ve coğrafyamızdan silmek için giriştikleri bir saldırıdır. Bu saldırının Malazgirt’ten Çanakkale’ye kadar tüm karşılaşmalarda gördüğümüzden farklı en yakıcı tarafı, içerideki işbirlikçi hainlerin, emperyalistlerin kirli, zalim amaçlarına ‘hizmet’ etmeleriyle yapılmış olmasıdır. Akıllara ziyan bir teslimiyetle benlikleri istila edilmiş mankurtlardan oluşan ihanet ordusu, insanî ve dinî değerlerimizi sömürüp istismar ederek toplum ve devlet içinde yuvalanmış, sinsi çalışmalarla örgütlenmiş ve sonunda kıtalar, okyanuslar ötesinde karargâh kurmuş karanlık efendilerinin emriyle millî varlığımızı hedef alarak organize, ölümcül saldırılarını başlatmışlardır.

15 Temmuz, alışılmış bir darbe girişiminden öte, doğrudan ve kanlı bir işgal girişimi olması sebebiyle sadece bizim değil, bulunduğumuz coğrafyanın her bakımdan kaosa sürüklenmesi amaçlanmıştır. Eğer bu hain kalkışma başarılı olsaydı, bölünmenin kaotik cehenneminde kurgulanan iç savaş en çok da ümmetin ve ülkemizin üzerinde kötü emelleri olanları sevindiriyor olacaktı. Hamdolsun, milletimiz, tarihten aldığı basireti, her istiklal mücadelesinde gösterdiği cesareti ve vatan söz konusu olduğunda ortaya koyduğu kahramanlığıyla düşmanın tuzaklarını başına geçirdi. İşgalcilerin, bu destansı direnişle püskürtülmesi, o gece bize dua eden bütün mazlumlar ve başka coğrafyalardaki kardeşlerimiz için de önemli ve örnek bir olaydır

Eğitim-Bir-Sen olarak, vatan savunmasının söz konusu olduğu o gece hiç tereddüt etmeden, sağımıza solumuza bakmadan, bahane ve gerekçe üretmeden, başka hiçbir hesap yapmadan alanlara; milletimiz için, onurumuz, irademiz, özgürlüğümüz, çalışma hayatının geleceği, güvencesi için karanlığın ve tankların karşısına çıktık. Her zamanki gibi milletten yana, zalimlere karşı olduk. O gece, hepimiz ülkemizin baştan sona direniş hattı olan her karışında, her noktasında millete ve medeniyetimize bağlılığımızın samimi gereğini ve görevini yerine getirdik.

Biz diriliğimizi, dirliğimizi gazilerimizin kahramanlığına borçlu olduğumuzun idrakindeyiz. Hâlâ kanayan, acısı dinmeyen yaralarıyla aramızda yaşayan, çoklarının tedavisi sürmekte olan gazi kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz.

Millete ve devlete ihanet eden odakların kökü kazınıncaya kadar duyarlılığımızda bir azalma olmayacak. İhanet karşısında bir santim bile geri çekilmeyeceğiz.

Bu vesileyle, hainlerin hak ettikleri akıbete bir an önce uğramalarını, adalet karşısında hak ettikleri cezayı almalarını bekliyor, milletin vicdanında tarih boyunca kanlı ve kirli bir kukla olarak anılacaklarını biliyor; o geceyi aydınlatan zafer güneşini bu millete armağan eden şehitlerimize rahmet diliyor, gazilerimize hürmetlerimizi arz ediyoruz.”