Gerek yargıyı gerek Baroların rolünü eleştiren Başkan Kazan Türkiye’de gerçek bir yargının bulunmadığını şu sözler ile ifade etti:

“Çağlayan Adliyesinde 69 haftadır adalet nöbeti tutuluyor. Adalet olmadığı için bu nöbet tutuluyor. Bu ülkede gerçek bir yargı olsa idi adaleti aramaya gerek kalmazdı. Adaleti yargıdan talep ederdik. Yargının yürütmeye bağlandığı yargıçların cübbesinde düğme aradığı bir düzende demokrasiye dair söylenecek çok fazla bir şey kalmıyor, inandırıcı da olmuyor.”

Peş peşe açılan hukuk fakülteleri ile Avukatlık mesleğinin giderek kalitesinin düştüğünü ve yeterli eğitimi almadan mezun olarak Barolara başvuran avukat adaylarının eğitimi konusunda çok zorlandıklarını ifade eden Başkan Kazan:

“Avukatlar yozlaşıyor”

“Tam olarak kaç hukuk fakültemiz var tam olarak bilmiyorum ama 130’u geçti. Yüz binin üzerinde avukat var. Yargının, adaletin olmadığı bir ülkede seri imalat halinde avukat üretiyoruz.  Normalde lise dahi olamayacak kadar kalitesiz hukuk fakültelerinden “avukatız” diye gelen binlerce kişi var.  Sınav yok, kalite denetimi yok… Söyleyin şimdi bize ne yapalım, bu gelen yeni mezunları nasıl eğitelim? Böyle bir savunma mesleği olabilir mi? Bu tehlikeyi hepimizin artık görmesi gerek. Avukat olmaktan çıkıyoruz. Ticaret yapmaya başladık! Bir avukatın her şeyden önce bir ideali, bir adalet duygusu olmalıdır, hukuk bilinci ve hukuk ahlakı olmalıdır. Tüm bunları kaybediyoruz ve yozlaşıyoruz. Amaca giden her yolun meşru olduğu bir sürece doğru sürükleniyoruz. Bu çok tehlikeli bir gidiş. Olmayan bir yargı ve yok edilen bir savunma ile karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.

“Savunma gerçek bir mahkemede yapılır”

10 Eylül’de İstanbul Bakırköy Adliyesinde, ÇHD Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı ile birlikte beraberinde 16 avukatın da yargılanacağı duruşmaya katılacağını açıklayan Başkan Kazan: “Pazartesi günü duruşmaya gideceğiz.  Biliyoruz ki biz o gün duruşmaya savunma yapmaya değil tarihe not düşmeye gideceğiz, hukuksuzluk yapanları yargılamaya gideceğiz çünkü savunma, gerçek bir mahkemeye yapılır” dedi.

Konferans sırasında beraberindeki Baro Başkanları ile cumartesi annelerine destek vermek için Taksim Meydanı’na giden Başkan Kazan konu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu:

“Despot rejimin yansımaları”

“Cumartesi annelerinin acısını bir nebze olsun paylaşmaya ve onlara destek olmaya gittik.  Anne diyor ki oğlumun akıbetini bilmek istiyorum. Hiç değilse bana oğlumun kemiklerini verin. Bundan daha vicdani bundan daha fazla acı bir şey olabilir mi? Bu ülkede bir anne devletten oğlunun kemiklerini istiyor. Failleri bulunması gereken ve bunun hesabının verilmesi gereken bir zamanda polisin verdiği tepki şu; ‘şov yapma! Yapacağınız açıklama hukuksuzdur müdahale edeceğiz’. Oğlunun kemiklerini isteyen bir anneye devlet şov yapma diyor. Söyleyin bunu hangi dille ifade edelim! Ne diyelim! Bu günün sorunu değil bu. Aynı acı aynı müdahale bundan 30 yıl önce de vardı bu ülkede.  Bu sadece bir parti ile gelen hukuksuzluk değil, bu ülkede yıllardır devam eden kökleşmiş despot rejimin yansımasının devam eden sürecidir.”

Konferans sırasında en sert eleştirileri de meslektaşlarına ve Barolara yapan Başkan Kazan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Devlet Denetleme Kuruluna Bağlanan Baroların ne yaptığının hesabını sordu.

“Biz sadece konuşuyoruz ve kınıyoruz!”

Kazan, “Barolar artık Devlet Denetleme Kurulu Başkanına bağlandı. Peki DDK nereye bağlı? Cumhurbaşkanına bağlı. Peki bu Cumhurbaşkanı kim? Siyasi bir partinin genel başkanı. Yani biz Barolar bir siyasi partinin genel başkanına bağlıyız. Artık bir emri ile bizi görevden uzaklaştırabilir.  Biz Barolar ne yaptık? Kınadık! Bizim hiçbir yerimiz çalışmıyor sadece dilimiz çalışıyor, kınıyoruz! Bir araya gelip hukuku müdafaa etsek böyle olabilir miydi? Ankara’da bir araya gelip yapılan toplantılarla, başbakana, bakana teşekkür ederek bir sonuç alamayız demiştik ve bir hukuk mücadelesi için öneride bulunmuştuk.  Hukuk bayrağı yürüyüşü ile tüm Türkiye’nin her ilinden Ankara’ya Meclise yürüseydik...   Her Baro komşu Baroya kadar yürüse ve hukuk bayrağını ona teslim etseydi. Hem ülke genelinde hem dünyada bir ses getirebilseydik… Bu teklifimiz hayata geçmedi.  Yapılamaz mıydı? Çok mu zordu? Bunu yapsaydık ve tarihe not düşseydik. Ama yapamadık.  Baroların rolü bu… Konuşuyoruz ve kınıyoruz!” diye konuştu.