Murat Yeşiltaş, 2010 yılı sonuna doğru başlayan ‘Arap Baharı’nın, Ortadoğu’yu dönüştürecek demokratik bir devrim olarak nitelendirildiğini, ancak gelinen noktada bu demokratikleşme dalgasının tamamıyla tersine dönmeye başladığını ifade etti. Yeşiltaş, demokrasi getirecek diye başlayan Arap Baharının, Suriye’de IŞİD ile birlikte adeta son bulduğunu söyledi.

“Suriye, Arap baharının yönünü saptırdı”

Suriye’de yaşanan silahlı çatışmanın Arap Baharının yönünü saptırdığını belirten Murat Yeşiltaş şunları söyledi: “Tunus’ta başlayan Arap Baharı, siyasi bir kriz olarak ortaya çıkmıştı. Halkların, özgürlük, eşitlik ve adalet talebini yansıtan bir hareketti. Bu siyasi kriz, Libya’da çatışmaya dönüştü. NATO müdahalesi ile bu çatışma sonlandırıldı ve bir ulusal hükümet dönemi başladı. Ancak Suriye’de işler karıştı. Suriye’de siyasi çatışma ve silahlı çatışma, askeri çatışmaya dönüştü. Suriye’de Arap Baharının yönü değişti, saptı. Ortadoğu’daki ana aktörler Suriye üzerinde bir vekalet savaşı yürüttü. Suriye’deki askeri çatışma Ortadoğu’nun da havasını değiştirdi. Bu hava içerisinde Mısır’da darbe oldu. Gelinen noktada Suriye, bölgede istikrarsızlık ve çatışma üreten bir kara deliğe dönüştü.”

IŞİD’in ABD işgaline karşı savaşmak üzere Irak’ta kurulduğunu hatırlatan Yeşiltaş, örgütün Suriye savaşında güçlenerek çıktığını belirtti. “IŞID’ın ortaya çıkması, Arap Baharının Ortadoğu ölçeğinde ortaya çıkarmış olduğu revizyonizmi yani yenilenmeyi geri teptirdi” diyen Yeşiltaş, IŞİD’in Ortadoğu’ya ilişkin bütün süreçlerde kilit bir aktör konumuna geldiğini kaydetti. Ortadoğu’da değişimi en çok zorlayan aktörün IŞİD olduğunu dile getiren Yeşiltaş, “Bunu olumlu bir şey olarak söylemiyorum, ancak ortadaki vaka açısından baktığımızda, bir terör örgütü olarak IŞİD bugün Ortadoğu’da sınırları değiştirme baskısı yaparak ulus devletlerin üniter yapılarına meydan okudu” diye konuştu.

“Arap baharı erken bir tanımlamaydı”

Arap Baharının çok fazla beklentiler oluşturan erken bir tanımlama olduğuna dikkat çeken Dr. Yeşiltaş “Uluslararası toplum olarak biz sanki demokratikleşme hareketinin Ortadoğu’da istikrar getireceğini düşündük. Halbuki bizim ihtiyacımız olan şey, devlet inşasıydı. Özgürlük ve demokratikleşmeyi konsolide edecek işleyen mekanizmaları olan devlet” şeklinde konuştu.

“Üç temel dinamik hat”

Ortadoğu’da 3 çeşit devlet bulunduğunu kaydeden Yeşiltaş, bunları aktif ülkeler, pasif ülkeler ve çökmüş ülkeler olarak sıraladı. Türkiye, Suudi Arabistan ve İran’ın, ‘aktif ülkeler’ olarak Ortadoğu’daki bütün süreçler içinde yer aldığını kaydeden Yeşiltaş, bu ülkelerin yakın zamanda karşılacağı 3 temel dinamik hattın bulunduğunu belirtti. Yeşiltaş şunları ifade etti: “Bir tarafı etnik, bir tarafı mezhepsel bu 3 temel dinamik, hatta ben etno-sekteryan hat diyorum, buna jeopolitik hat da diyebiliriz; bunlar Kürt, Sünni ve Şii hatları. Şii hattı doğrudan İran’la ilgili, Sünni hattı Suudi Arabistan ile, Kürt hattı da Türkiye ile ilgili bir süreç. Bunların hepsi Arap Baharı ve IŞİD’in yükselişi ile ortaya çıktı. IŞİD, bu hatları belirgin hale getirdi. Bu üç hattın birbirini yok edeceği yeni bir çatışma kuşağının oluşacağına dair emareler halihazırda görülmeye başlandı.”

“Suriye öncelik olmaktan çıktı”

Suriye’nin uluslararası toplumun önceliği olmaktan çıktığını kaydeden Yeşiltaş, Suriye’deki sorunun çözümü için ‘aktif ülkeler’in (Türkiye, Suudi Arabistan, İran) uzlaşması gerektiğini belirtti. Irak ve Suriye üzerinde yakın dönemde üniter bir yapıdan bahsetmenin zor olduğunu dile getiren Yeşiltaş,  Suriye’de iç savaşın derinleşmesinin bölgeyi istikrarsız hale getirdiğini kaydetti. Gelinen noktada Suriye halkının ülkesinin kaderine karar verecek durumda olmadığına dikkat çeken Dr. Murat Yeşiltaş “2012 yılında, Türkiye’nin de teklif ettiği gibi, BM nezdinde Suriye krizi çözülebilmiş olsaydı, Suriye’nin kaderine halkı karar verebilirdi. 2013 yılında çözülebilseydi, muhtemelen iş bu şekilde zorlaşmaz dolayısıyla IŞİD ortaya çıkmazdı. Şimdi 500 bine yakın insanın hayatını kaybettiği, 10 milyona yakın insanın yerlerinden edildiği Suriye’de, halk ülkenin kaderine karar verecek durumda değil” değerlendirmesinde bulundu.