ABD’nin almış olduğu kararın kabul edilemez olduğunu belirten İskender, “Her geçen gün İslam coğrafyası küresel sömürü düzeninin kıskacında kan gölüne çevrilmektedir. Dün kendini muasır medeniyetler seviyesinde gören Avrupa’nın merkezinde Bosna’da yaşanan soykırım hafızalarımızda taze iken; Suriye’de her gün bir insanlık dramı yaşanırken; Arakan’da naklen soykırımlarda kimyasal silahlarla masum çocuklar ve kadınlar katledilirken; milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından ayrılmak durumunda kalmıştır. Silahların menşei dünyanın kan emici vampirleri olan sömürgeci ülkeler arasında değişirken; ölenlerin hep savunmasız Müslümanlar olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
İlk kıblemizin bulunduğu Filistin 1948 yılından beri yüzlerce yıllık ‘Büyük İsrail Projesi’ çerçevesinde adım adım işgal altına alınmıştır. İslam’ın ilk kıblesinde dahi ezan-ı Muhammedî’nin yasaklanması, son olarak da Kudüs’ün işgalci siyonistlerin başkenti olarak ilan edilmesi cüretinde bulunmuş bir eşkıya ordusuna karşı dik duruşun bir Müslüman için namus meselesi olduğunu tüm İslâm âlemine hatırlatıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’in kanlı ortaklığı ve işgal planları devam ediyor. Siyonizm’in yeni kuklası Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacaklarına ve Amerikan Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacaklarına dair açıklamalarda bulunuyor. Kudüs’le ilgili böyle hadsiz ve hukuksuz bir tasarruf ABD’yi de İsrail’i de hiç ummadıkları bir neticeyle karşı karşıya bırakacaktır. Aynı ABD’nin Siyonist İşgalin ilk günlerinden beri terör şebekesi İsrail’i kanatları altına aldığını herkes görüyor. Elindeki kirli propaganda gücü ile İslam’ı ve Müslümanları terörle özdeşleştirmeye çalışan ABD’nin gerçekte kendisi tüm dünyadaki terör olaylarının müsebbibidir. Bir yerde masum sivillerin hedef alındığı saldırılar varsa, tetiği çeken hangi örgüt olursa olsun, arkasındaki azmettiriciler ABD ve İsrail’dir” dedi.

“Bunlar ancak güçten anlar”

Kudüs’te yaşayan Müslümanların huzura kavuşması için artık somut adımların atılması gerektiğini ifade eden İskender, “Biz her zaman söyledik ve söylemeye devam edeceğiz:ABD’nin ipi ile kuyuya inilmez ve Siyonist İsrail ancak güçten anlar.

İslam coğrafyasında kim kendi halkına rağmen ABD ve İsrail ile iş tutmuşsa sonu hüsran olmuştur. Biz bu coğrafyada Amerikan üssü görmek istemiyoruz. Biz bu coğrafyada Amerikan askeri görmek istemiyoruz. Biz bu coğrafyada Amerikan bayrağı görmek istemiyoruz. Siyonizm’in kuklası Trump ve politika yapıcıları bu küstahlıktan ve hadsizlikten mutlaka vazgeçmelidirler. Aksi takdirde en az çelik kadar sağlam ve sert bir öfkenin hedefi olacaklardır. Şimdi biz İslam Ülkelerinden, İslam ülkelerinin hükümetlerinden, içi boş kınamalar ya da lanet okumalar değil, sahici yaptırımlar bekliyoruz. Yapmamız gereken tüm İslam ülkeleri ve tüm mazlum halklar olarak birlikte hareket etmektir.Yapmamız gereken İslam Birliği bir an evvel kurmaktır. Yapmamız gereken D-8’i aslına ve amacına uygun olarak canlandırmaktır.

Yapmamız gereken Avrupa Birliği kapısında beklemekten vazgeçmektir. Yapmamız gereken bölge başkentleriyle ve bölgenin Müslüman halklarıyla kucaklaşmaktır.

Yapmamız gereken bu coğrafyanın Müslüman ya da gayrimüslim tüm unsurlarıyla adil bir birliktelik kurmaktır. Kimse kendi teslimiyetine bahaneler bulmasın, bundan sonra bulamaz da. Kudüs’e sahip çıkmayana sahip çıkılmayacaktır. Kudüs’ü Siyonist İsrail’e terk eden kendisini de terk edilmiş bulacaktır. Kudüs için adım atan kendi onurunu, iffetini, izzetini koruyacaktır. Kudüs, İslam’ındır ve ebediyen Müslümanların kalacaktır. Kudüs, Müslümanlarındır ve ebediyen Müslümanların kalacaktır. Bu coğrafyada barışın iki şartı vardır: Bir. Amerika mutlaka evine geri dönecektir. İki. İsrail mutlaka işgal ettiği topraklardan sökülüp atılacaktır. Bunlar hamaset değildir. Biz Allah’a ve ahiret gününe inanıyoruz. Roma ve Bizans’ın akıbeti ne olduysa Amerika ve İsrail’in akıbeti de o olacaktır. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır” şeklinde konuştu.