Dün “sosyal medyada” günlük turumu atarken karşıma bir yazı çıktı.

Tabi hu yazıyı okuyunca sanki “zaman makinesine” binmiş gibi oldum.

Bir anda çocukluğumuzu yaşadığımız “60’lı” ve “70’li” yıllara gittik.

Sonra da bu “zaman makinesi” bizi “delikanlılık” yıllarımıza kadar götürdü.

Ne yalan söyleyeyim “sosyal medyada” karşımıza çıkan bu yazıyı kim kaleme almışsa hissiyatımıza tercüman oldu.

Adeta “burnumuzun direği sızladı.”

Bütün çocukluk yıllarımız “siyah beyaz” bir film gibi gözümüzün önünden geçti.

“Delikanlılık çağımızdaki cevher” gözlerimizin önünde canlandı.

Dolayısıyla biz de affınıza sığınarak bu günkü köşemizi bu yazıya ayırdık.

Eminim bizim kuşağın da çok hoşuna gidecektir.

Bu yazı çocuklarımıza pek anlamlı gelmese de biz o günleri özledik.

İşte;

“Ahhhh geriye bir dönebilsek” başlığı ile kaleme alınan o yazı.

Kim yazdıysa kalemine sağlık…!

***

“Eskiden daha az şeye sahiptik fakat huzurluyduk mutluyduk;

Şimdi, çok şeye sahibiz ancak mutlu değiliz.

Eskiden daha az konuşur çok iş yapardık;

Şimdi, cırcır böcekleri gibi sürekli konuşuyor, az iş yapıyoruz.

Eskiden kadim olan dostlukların sıcaklığıyla huzurluyduk;

Şimdi, çıkar ilişkilerinin soğuk birlikteliğiyle huzursuzuz.

Eskiden ablalarımızla birlikte dantellere hayallerimizi işleyerek büyürdük;

Şimdi, hayallerini emanet ettikleri gençler tarafından hayal kırıklığına uğrayan kızlar yetişiyor…!

***

Eskiden analarımızın ve babalarımızın sıcak kanatları altında huzur bulurduk;

Şimdi, onları kaderlerine terk ederek mutluluk oyunu oynuyoruz.

Eskiden mütevazılığın değerini bilerek yücelirdik;

Şimdi, kibrin ve egonun alçaltan karanlığıyla yüceldiğimizi sanıyoruz.

Eskiden postacının kapımızı çaldığında uzattığı zarfı heyecanla ve hasretle açar, koklardık;

Şimdi, kapandığında gönlümüzde iz bırakmayan konuşmalar yapıyoruz.

Eskiden bayram akşamları yepyeni elbiselerimizi sabaha hazırlayarak bayramın sevinci yaşardık;

Şimdi, kapımızın açılmadığı, kapılarını açmadığımız bayramları yaşıyoruz…!

***

Eskiden her biri aşkla bestelenmiş türkülerle Emel Sayınlarla büyürdük;

Şimdi, tepinmeler, kulak tırmalayan sesler müzik diye beğenilerimize sunuluyor.

Eskiden yılbaşı akşamları tüm aile birlikte olur yemek yerdik, dışarı çıkar havai fişekleri izlerdik;

Şimdi, sokağa çıkmaya korkuyoruz.

Eskiden yoldan geçene tebessümle selâm ederdik, bir büyük geçerse saygımızdan yolunu kesmez geçmesini beklerdik;

Şimdi, biz komşumuza, komşumuz bize günaydın demeden somurtkan yüzle bakıyoruz ve geçiyoruz.

Eskiden bir kuru ekmeği ortadan ayırıp paylaşmasını bilirdik;

Şimdi, var gücümüzle avuçlarımızı kapatıyoruz.

Eskiden gönlümüz zengindi paylaşarak çoğalırdık;

Şimdi dar yüreklere sahibiz, biriktirerek azalıyoruz…!

***

Eskiden çevresi açık arazilerde özgürce uçurtma uçururduk, yakar top oynardık;

Şimdi, gökyüzünü kapatan apartmanlar arasında güneşe hasretiz.

Eskiden bostana yaklaştığımızda sebzelerin kokusu burnumuza vururdu;

Şimdi manavlardan hormonlu sebze meyve taşıyoruz evlerimize.

Eskiden bir suç işlediğimizde utancımızdan kızarırdık, mahcup olurduk;

Şimdi, utanılacak suç kalmadı orta yerde…!”