Aslında bugün başka bir konuyu köşemize alacaktık ama dün medyadetay.com’da “eski Adapazarı’nın” fotoğraflarını görünce fikrimi değiştirdim.
Doğrusunu isterseniz o fotoğrafları görüp de üzerine birkaç bir şey yazmadan geçmek olmazdı.
Her biri tarih kokan “eski Adapazarı” fotoğraflarının özellikle belli yaş grubundaki Adapazarlıları şöyle bir eskiye götürdüğüne de eminim…
Medyadetay.com’da yayınlanan toplam 61 fotoğrafın bazılarını hayal meyal de olsa çocukluğumdan hatırlıyorum.
Mesela Adapazarı Tren Garı’nın Osmanlı Mimarisi ile yapılmış o eşsiz güzelliği hala hafızamın bir köşesinde öyle durmaktadır.
Hele o tarihlerde Adapazarı Tren Garı’nda duran “kara trenlerin” etrafa yaydığı “kömür kokusu” hala burnumdadır…
Maalesef eskiye dair yıkmak gibi bir hastalığımız olduğundan bugün o tren garının yerinde estetikten yoksun koca bir taş yığını durmaktadır.
Hiçbir işlevi bulunmayan, insanların önünden geçerken bile dönüp bakmadığı koca bir “ucube” şehrin merkezine hançer gibi saplanmıştır.
Bir zamanlar “romanlara konu” olan eski Adapazarı’nın Tren Garı bugün sadece fotoğraflarda bir anı olarak kalmıştır…
 Sadece eski Adapazarı Tren Garı değil, şehrin birçok yerinde yapılan eski binaların inceliğini o fotoğraflarda gördükçe kahrolmamak mümkün değil.
Bugün bu binalardan pek azı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Ancak asıl “eski Adapazarı mimarisi” ve kimliği göz göre göre katledilmiştir.
Onun yerine görsellikten ve estetikten uzak, taş duvarlarla örülen bu şehir, adeta “ruhsuz” ve renksiz bir yaşam merkezi haline gelmiştir…
Çark Deresi! O eski, fotoğraflara bakıp da iç geçirmemek mümkün mü? Pırıl pırıl! İnsanlar kayıklarla gece “mehtaba”, gündüz mesireye çıkıyor.
Dahası Adapazarlılar yanlış hatırlamıyorsam 70’li yıllara kadar Çark Deresi’nin suyunu içiyordu suyunu!
Bugün artık “kurbağalı dere” halini alan Çark Deresi’nde “yüzmeyi öğrendiğimizi” çocuklarımıza inandıramıyoruz…
Evet, mimarisi, tabii güzelliği ve insanı ile “eski Adapazarı” yaşanacak “muhteşem” bir yerdi. Önce Osmanlıdan kalma “eski Adapazarı mimarisi” teker teker yok edildi.
Sıra tabii güzelliğine geldiğinde ise ilk önce Çark Deresi halledildi. Sonra ne kadar yeşil alan varsa talan edildi. Nihayet Akova bile hızlı bir şekilde “taşova” haline döndü.
Uzun lafın kısası fotoğrafları gördükten sonra Necip Celal Andel’in bestesine atfen biz de “eski Adapazarı olur ki hayali cihan değer” deyip iç geçirmekle yetinelim…?