Kongreye katılan akademisyenler felsefe konusunda görüşlerini şu ifadelerle dile getirdiler: “Medeniyet tarihinin toplumsal kırılmaları, insan zihninin düşünme serüvenindeki fay kırıklarıdır. Her felsefi sistem kültürel ve tarihsel bir içtüzüğün içinde konumlanır; kendi imkânlarını onunla tâyin eder. Yirmi birinci asırda felsefe, postmodern söylemler bütününün içinde marjinalize olmuş görünür. Fakat gerçekte de felsefe, çağının sosyo-kültürel kodlarından kendini izole etmiş bir aykırı söylem, bir tür kendinde-şey haline mi gelmiştir? Felsefe, felsefe olarak, yalnızca 'felsefe yapmaya' mı yarar? Bilakis, bugün felsefe paradigmatik bağıntı alanlarıyla kendini var eder. Onun interdisipliner oluşu, her düşüncenin içine sızar niteliği, bilginin, Baudrillard'ın deyişiyle söylersek 'aşırı fenomenler'den biri haline gelmesiyle ilişkilidir. Bugün felsefe transepistemik'tir. Ve tam da bu yüzden, felsefenin imkânlarının konuşulması gerekir. Yirmi birinci yüzyılda insan zihninin sınırları üzerine düşünmek, bize onu aşmanın imkânlarını verebilir. Çünkü sınır, imkândır ve içimizdeki bu fay kırıklarını göstermek, sosyal bilimcilerin en büyük ödevidir”