Milli İrade Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinden oluşan bir heyetle birlikte bir STK toplantıları için güneydoğu illerini ziyaret ettik. 5 günlük yoğun bir program dahilinde Konya, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Diyarbakır, Malatya ve son olarak Kayseri’de toplantılara katıldık.

Her biri ülkemizin ayrı bir cennet köşesi olan bu şehirlerin kıymeti kıyas kaldırmaz. Konya’da Mevlana türbesi, Şems Camii ardından ayrı bir huzur mekanı Üçler Mezarlığında Cennet Mekan Tahir Büyükkörükçü hocamın ve Hacıveyiszade’nin kabrini ziyaret etmeden ayrılmak olmazdı.

Gaziantep yemek kültürü, Şanlıurfa tarihi ve mistik kokusu, Batman’da Hasan Keyfin hüzünlü bekleyişi, uçsuz bucaksız Mezopotamya’ya nazır kale gibi dimdik Mardin, gözü bol, gönlü zengin kayısı diyarı Malatya. Ve benim için ayrıcalıklı Diyarbekir ..

Tüm bu şehirleri daha önce birkaç kez ziyaret etmiştim. Ancak üniversite okuduğum beş yıl boyunca dar sokakların taşlı yollarını arşınladığım Diyarbakır’ın bende çok özel yeri var.

Tıpkı Ahmet Arif’in bir şiirinde dediği gibi

Diyarbakır,

Seni sevmek adam da iz bırakır

Yara bırakır..

Diyarbekir

Tarih kokan şehir

Kadim medeniyetler diyarı

İdris Özyol’un yazılarındaki kara çocukların toprakları..

Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’un ardından Türkiye’nin nabzının attığı üçüncü il olarak tarif edilir. Tarihi kültürel dokusunun yanı sıra sosyo-politik açıdan da oldukça önemlidir. Çukur siyasetinin sonucu hendek savaşları ile duyduğumuz Suriçi’nin, Çin seddinden sonra dünyanın en büyük surları ile çevrili olduğunu muhtemelen bilmiyorsunuz. Bu surların yıllar önce UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak koruma altına alındığından haberiniz yoktur.  

‘’Gazi Köşkü bahçalar, yar oturmuş saz çalar’’ türküsünü dinlemeyen yoktur. Bir de ‘’kırklar dağının düzü, ziyaret çarptı bizi, kör olasın Suzan suzi’’ türküsü bir zamanlar mutlaka dilimize dolanmıştır. Şöyle düşünün Gazi Köşkünde Eyvanda dibek kahvesi elinizde surlara nazır oturuyorsunuz,  karşınızda meşhur On Gözlü Köprü, bir tarafta nazlı nazlı akan Dicle Nehri, diğer tarafta Kırklar Dağı, dünyanın en mümbit toprakları yemyeşil Hevsel Bahçeleri ..  Aynı mekanda kaburga dolmasının üzerine burma kadayıf yemeden ayrılmayın..

Alçak bir saldırı ile Baro Başkanı vurulmasaydı belki 4 ayaklı minareyi de hiç duymamış olacaktınız. Kervansaray, Hasan Paşa Hanı, Kör Yusuf’un Baharatları, Dağ Kapı, Tek Kapı, Çift Kapı, Balıkçılar, Ulu Camii, Süleyman Camii, Medine Camii, Suffa medresesi ve daha niceleri. Sabah namazı sonrası iğde kokularını içinize çekerek doğru bir ciğerciye yürüyün.

Diyarbakır, binlerce yıllık kültürü ile büyük Ortadoğu’nun  yıldız kenti olarak dimdik ayakta kadim bir belde. Bu münbit ve mahzun kenti sadece haberlerden terör olayları ile takip etmeyelim. Diyarbakır’ı ziyaret edilecek şehirler listesinde ilk sıralara yazalım. Gidip görünce anlayacaksınız ki hiç bir şey uzaktan göründüğü gibi değil. Misafirperver mert ve yiğit insanları tanıdıkça bu toprakları o kadar terör olayına, karalama kampanyasına ve algı yönetimine rağmen neden hala bizden koparamadıklarını anlayacaksınız.

Bizler de o bölgeleri çok ihmal ettik. Dış mihraklar dediğimiz insanlar köy köy gezerken bizler bu bölgeye topyekün sırtımızı döndük. Artık hatamızı telafi etmeli ve aramızdaki zihinsel suni sınırları kaldırıp atmalı önyargılarımıza son vermeliyiz.

Diyarbakır aşığı Ahmet Arif ile bitirelim yine;

Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,

Seni, Diyarbekir gibi,

Nelere, nelere baskın gelmez ki

Seni düşünmenin tadı...