Bugün 18 Mart.

Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü.

Dünya tarihine “altın harflerle” yazılmış bu zaferin yıl dönümü ile ilgili bir şeyler yazmadan olmaz.

Dolayısıyla bu günün anlamına binaen Türkiye Gazetesi takvim yaprağının arkasında bulduğum bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.

İnşallah beğenirsiniz.

İşte o yazı…!

***

“Osmanlı Devleti, 1914’te İttihat ve Terakki Partisi ve Enver-Talat-Cemalüçlüsü tarafından affedilmez bir hata eseri olarak I. Dünya Harbi’ne sokuldu.

İtilâf devletleri ile 4 ayrı cephede ayrı ayrı çarpışmak zorunda kaldı.

Çanakkale muharebelerinde 568 bin düşman askerine karşı 315 bin Mehmetçikle vatan müdafaası yapıldı.

Çanakkale Savaşı dünya tarihinin en kanlı ve Türkiye tari-hinin en büyük zaferlerinden biridir…!

***

İngiltere ve Fransa’nın Akdeniz donanmaları, 18 Mart 1915 sabahı Çanakkale

Boğazı’nı cebren geçerek İstanbul’a erişmek için deniz harekâtına başladı.

107 parça savaş gemisi ile Müttefik donanması, o zamana kadar dünya tarihinin gördüğü en yoğun denizden bombardıman yaparak, Boğaz’da ilerlemeye başladı.

Çanakkale kumandanı Cevad (Çobanlı) Paşa, 150 topla karşılık verdi…!

***

Denizden geçemeyen düşman kuvvetleri, 25 Nisan günü Gelibolu yarımadasına asker çıkartarak meşhur Çanakkale Savaşı başladı.

Bu defa kara savaşları başlamıştı.

Çeşitli cephelerde göğüs göğüse muharebeler oldu.

9 ay süren kara harekâtı kısmında yüz binlerce Osmanlı, İngiliz, Fransız, Hint ile Avustralya ve Yeni Zelanda askeri (Anzaklar) hayatını kaybetti…!

***

Muharebeler, 9 Ocak 1916’da bu defa da Osmanlı İmparatorluğunun zaferiyle bitti.

Birinci Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştiren Çanakkale Savaşında, İngilizler 205 bin, Fransızlar 47 bin kayıp verdi.

Genel toplamda Müttefiklerin kayıp sayısı 252 bin kişiyi buldu.

Bize de 250 bin şehide mal olmuştur.

Bütün şehitlerimizi, rahmet ve minnetle anıyor, onlar için dua ediyoruz…!”

***

Evet;

Çanakkale’de hemen hemen hepimizin bir yakını ya “şehit” oldu ya da “gazi.”

Dolayısıyla tarihe;

- Çanakkale geçilmez.

Notunu düşüren “şehitlerimize” ve “gazilerimize” minnet borçluyuz.

Allah onlardan razı olsun…!