Bugünlerde hep Türkiye Gazetesi takviminden gidiyoruz ama karşıma gerçekten nefis “makaleler” çıkıyor.

Bugünkü “makale” de çalışma hayatımızı anlatması adına harika olmuş.

Özellikle kamu kuruluşlarında çok sık rastlanan bu durum bundan daha iyi anlatılmazdı.

Gerçi özel sektörde de değişen bir şey yok.

Biraz palazlandık mı aynı hataya düşüp işi berbat ediyoruz.

İsterseniz “makaleyi” yine baştan sona bir okuyun kararı siz verin…!

***

“Bir işçi, bir patronun iş yerinde çalışmaya başlar.

Patronu başında yöneticisi olmadan bu işçinin çok çalışmasına şaşırır.

Bir gün kârı ve verimliliği arttırmak için, aklına parlak bir fikir gelir.

Eğer bu işçi, bir de başında bir yöneticisi olsa neler yapmazdı…!

***

Bunun üzerine, yöneticilik kariyeri olan “ünlü bir müdürü” işe alır.

Elbette bir de müdür yardımcısına ihtiyacı olur.

Bir de telefon trafiğini yönetmek ve arşiv işleri için bir “Teknik Müdür” işe alır.

Bütün işleri kontrol edecek bir de “Sorumlu Müdürü” lâzım olur.

Başta raporlar harika gelir…!

***

İşini daha da büyütmek üzere “iki tane de şef” işe alır.

İşçinin zamanı yeni alınan “Proje Müdürü’nden” çeşitli emirleri almakla geçmeye başlar.

“Personel müdürü” ile de arası açılır.

İhtiyaçlarını “Satın Alma Müdürü’nden” ister fakat cevap alamaz.

“Satın Alma Müdürü’nün” ilk icraatı, ofisi yeni mobilyalarla döşemek olur.

Tabi ki yeni bir bilgisayara, bir de yardımcıya ihtiyacı vardır…!

***

Bunun üzerine “eski iş ortağının yardımcısını” işe alır.

Az zamanda, üretimin ve kârlılığın dramatik bir şekilde düştüğü görülür.

Hemen, “tanınmış bir danışmanı” problemi çözmesi için işe alır.

“Danışman” hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor hazırlar.

Raporun sonucu özetle şudur;

- Bu çalışma yerinde, aşırı istihdam vardır.

Bu rapora göre;

Çalışma iştahı azalan işçi işten çıkarılır...!”

***

Etrafınıza bir bakın.

Bu “makalede” anlatılanları özellikle devlet dairelerinde, belediyelerde ve büyüyen işyerlerinde sıkça göreceksiniz.

Hadi özel sektörün bu kendi meselesi deyip geçebiliriz.

Ancak özellikle belediyelere “adama göre” makam ve mevki açıp “liyakatsiz” kişilerin doldurulması içler acısı bir durumdur.

Önüne geleni belediyelere alıp “ATM memuru” diye bir deyimin ortaya çıkması tam bir utanç vesilesidir.

Bugün KİT’lerin “arpalık” haline gelmesi!

Belediyelerin “borç batağında” yüzmesi hep bu zihniyetin ürünüdür.

Peki, bu hep böyle gider mi?

Maalesef gider.

Hatta her geçen gün daha da beter olur…!